Muhammet Hayri
Ramazan'ın Bereketi...
Yayınlanma:
Güncelleme:
Bir fıkra ile başlayalım bu gün.
Bir Fransız. bir Alman ve bir Türk müzede "Adem ve Havva Cennet Bahçesinde" tablosuna bakıyorlarmış.
Alman; "bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız ? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı" demiş.
Fransız Almana karşı çıkmış; " Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı. Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar"
Türk tabloyu uzun uzun inceledikten sonra kararını vermiş;
"Bunlar kesin Türk' tür. Baksanıza, üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek bir şeyleri yok, ama kendilerini cennette sanıyorlar."
Bizim insanımız " Ramazanı rahmet ve bereket ayı " olarak bilir ve böyle inanır. Rahmet bölümünü tartışmayacağım ama bereket tarafına bir şeyler söylemek gerekiyor kanımca.
Ramazan geldiğinde işçilerin ücretlerine, emeklilerin maaşlarına, öğrencilerin harçlarına zam yapılmadığına, işsizlere iş verilmediğine, esnaf kesimlerinin işlerinde ekstra bir artış ( Fırsatçılar hariç) olmadığına, yani toplumun çok büyük bir kesiminin gelirinde belirgin bir artış olmadığına göre neyi bereketleniyor.
Hatta Ramazan nedeniyle esnafın büyük bir kesimi işine daha geç gidip, işyerini daha erken kapattığına, yani reel çalışma saatlerinin kısaldığına da bakmak gerek.
Dikkat edin lütfen. Mahallenizdeki berberin, terzinin, kasabın, tuhafiyecinin, internetçinin ve hatta muhtarın bürosunun bile diğer zamanlardan geç açıldığını,erken kapandığını göreceksiniz.
Oto tamircinin, boyacının, parçacının ve inşaat işçilerinin bile işine her zamankinden geç gidip, erken döndüğüne şahit olacaksınız.
Sanayicilerin ve imalat sektörünün en baba isimlerini Ramazan boyunca ancak "Reklam kokan" iftar ziyafetlerinin dışında kalan günlerde şehrinizde görebiliyor musunuz?
Şehrinizin bütün varsılları deniz evlerine, yıldızı bol otellere taşınmışken, yoksulları neyin bereketi ile avunuyorlar acaba?
Ha, aklıma geldi yahu. Yoksulların evine giren ramazan kolileri (çoğu esnafın raf ömrünü tamamlamış ve ancak açlara reva görülen kalitesizlikte ürünlerle hazırladığı) ile Belediyelerin buram buram reklam kokan iftar çadırlarının kurulması olsa gerek bu işin bereketi.
Şehrin neredeyse bütün kavşaklarına asılan ve başkanların fotoğrafları ile süslenmiş devasa afişler ile yerlerini bildirdikleri iftar çadırları...
Varsıl ile yoksulun aynı sofrayı ve aynı iftariyelikleri paylaştıkları, Hakk huzurunda kendilerini eşitledikleri uhrevi bir ortamda bulundukları övüncü ile bir kaç lokma yemiş gibi yapıp kalktıkları iftar çadırları...
Parasının aslında yine bu yoksul halkın cebinden çıktığı, onların verdiği vergilerden ödenen şişirilmiş faturalarla finanse edilen, kapısında yüzlerce insanın kuyruğa "dizildiği", onurları çiğnenerek bir öğün doydukları iftar çadırları...
Basınımızın seçkinlerinin karşısına geçip, ellerinde kepçelerle yemek dağıtımı yapan Belediye Başkanlarımızın "maneviyat, birlik, beraberlik" mesajları verdikleri, şehrinizin "tanınmış" simalarının katkılarına teşekkür konuşmaları yaptıkları iftar çadırları...
Buralara girerken bir tanıdığına rastlamak korkusu ile ezile - büzüle sıraya giren yoksul ama onurlu insanların yerken neredeyse kendi etini çiğniyormuş gibi bir hisse kapıldığı, başını bile kaldıramadan karnını doyurduğu soğumuş yemeklerin servis edildiği iftar çadırları...
Sayın Belediye başkanlarının "İftar çadırları vatandaşın yüzünü güldürüyor" diye manşetler attırdıkları, çadırların ve bu çadırlardan yararlanan insanların sayıları ile övündükleri iftar çadırları...
Lütfen asıl mesleği yağcılık olmuş gazete ve televizyonlara bir bakın. Yukarıda sayılanlardan başka ne göreceksiniz bereket diye.
Açlarının çokluğu ile bile övünen, onları bir öğün doyurmakla tüm sorunları çözmüş gibi şişinen yöneticilerin attıkları martavallardan başka bereketlenen bir şey görebilecek misiniz?
Hanginizin bu sürede geliri arttı, evine giren ekmek çoğaldı, almaya zar zor gücünüzün yettiği temel gıda maddeleri mi ucuzladı?
Açların ve sadakaya muhtaç edilen insanların çoğalması, bunları sömürerek semiren varsılların dağıttığı (Hepsi de vergilerinden düşüyor) sadaka miktarının artması değil.
Kuşe kağıda özel basılmış davetiyelerle birbirlerine ziyafet çeken, bunları da "iftar yemeği verdi" diye yayınlattıran yüzsüzlerin çoğalması ve halkın duygularıyla oynaması ise hiç değil.
Bana göre " bereket" insanların alım gücündeki artış, yaşam kalitesindeki iyileşme, Ülkemiz için ise üretim ve tasarruf artışıdır.
Halkının büyük bölümü aç ve çıplakken onları cennette yaşıyormuş gibi kandıran, sadakaya muhtaç ettiği halkına gene onların olan vergileriyle iftar verip caka satan soysuzların sürüsüne Bereket...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.