MADIMAK'TA YANAN ATEŞ‏

m1 (...) Bir havar yükseldi zindandan kırlara Dört ateşten dört kıvılcım düştü dağlara Dağlar tutuşup indi bağlara Dört ayrı ses yükseldi her ateşten Söndürmeyin ateşi Üfleyin korlara - üfleyin korlara (...) Yak artık canlarla yakılan ateşleri Yak ki açılsın dünyanın körelmiş gözleri Yak ki yırtılsın geceler ışığınla Yak ki tarihi yeniden başlatsın Kawa'nın -ü'ç kibritin ve dörtlerin sözleri Yak ki yayılsın dünyaya Ateşin ve güneşin ölümsüz sesi Adnan YÜCEL MADIMAK'TA YANAN ATEŞ   22 yıl önce yani 2 Temmuz  1992 yılında Sivas Madımak Oteli'nde yanan ateş hala yanıyor!.. Her yıl olayların yıl dönümünde  toplanan kitle örgütleri anma etkinlikleri düzenler, aynı olay değişik dil ve kalemler tarafından farklı biçimde yorumlanır. Kitle örgütleri sorumluları açıklamasına ve adalet istemesine rağmen, gerici Akp iktidarı kendi yandaşları olan yobazlar sürüsünü ısrarla korumuştur. Hafızalarımızı bir kez daha tazelemekte yarar var! O gün çeşitli inanç ve etnik kökene sahip birçok sanatçılar, düzenledikleri bir etkinlik için Madımak otelinde bir araya gelmişti. Zamanın belediye başkanı Temel Karamollaoğlu topladığı yobazlara yaptığı bir konuşmada "Marksistler şehrimize doldu!.. Camilere, müslümanlara saldıracaklar!.. Bunlar komünist!" diyerek halkı kışkırtmış ve konuşmasının sonunda "gazanız mubarek olsun!" demişti. Bu konuşmanın ardından cuma namazına giden yobazlar, namaz bitiminde daha kalabalık ve organizeli bir şekilde sloganlar atarak, kısa bir sürede Madımak Oteli'nin çevresini kuşatırlar. Emniyetin müdahale etmemesinden de cesaret alan yobazlar sürüsü, attıkları sloganlarla coşarak oteli ateşe verirler. İçerideki masum insanların çığlığa dönen çaresizlikleri ile alay ederek, kimsenin dışarıya çıkmasına izin vermediler. Kimisi dumandan boğularak, kimi de alevler arasında kalan 35 insan sadece "alevi" oldukları için yakılarak öldürüldüler!.. O gün emniyet birimleri sadece içeridekilerin öldüğünden emin olduktan sonra otele geldiler! Yobaz bir itfaiyeci de bazı sağ kalanları görünce çok şaşırmış ve öfkesini yaralı olarak kurtulan Aziz Nesin'i tekmeleyerek göstermişti! Olayın ardından Emniyet Müdürü Doğukan Öner, ile Vali Ahmet Karabilgin biribirlerini suçlayarak olayda bir ihmalleri olmadığını söylediler. Buna karşılık zamanın Tugay Komutanı Ahmet Yücetürk "müdahale için valiliğe yardım teklif ettik. Ancak yardım talebimiz reddedildi!" şeklinde bir açıklama yapmıştır. Trafik Şube Müdürü İzzet Karadağ ise verdiği ifadesinde "bütün olayların Refah Parti'li Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu tarafından kışkırtıldığını söylemişti... Evet! Olayın üzerinden 22 tane yıl geçti. Devlet zihniyeti hiç değişmedi. Yakılarak öldürülmesine göz yumduğu alevileri "kafir" , besmele çekip tekbir eşliğinde insanları diri diri yakarak öldüren kendi yandaşı yobazları ise "müslüman!" olarak gördü. O yüzden de daha önceki diğer mezhep katliamlarında olduğu gibi, esas sorumlular her iktidar zamanında özenle korunmuş ve en son da Akp iktidarının kendine has yargı ve adalet anlayışı ile tertemiz edilerek; bu gün kan deryasına dönen islam coğrafyasının zemini hazırlanmıştır!. Değerli okurlarım; etnik kökeniniz,cinsiyetiniz, dil, din, mezhep ya da  inancınız ne olursa olsun! Bir an için bütün bunları bir yana bırakalım.Kendimizi bütün bu farklılıklardan arındırıp, sadece insan olarak düşünelim. Dünyanın bilmem neresinde yaşayan, hiç görüp tanımadığımız insanların inançlarının bize ne zararı olabilir? Veya, her gün yüz yüze baktığımız, aynı atmosferi soluduğumuz, aynı okul ve hastaneleri paylaşıp; aynı mezarlarda yan yana yattığımız komşularımızın inancından neden rahatsız oluruz? Bırakalım her toplum kendi farklılıkları ile yaşasın ki, bizler de bu farklılıkların tadına varalım. İnsan dili dahi acı, ekşi ve tatlıyı ayrı ayrı tadımlar. Tabiatta her şey zıtları ile beraber var olur. Doğum olmasa ölüm olurmuydu?.. Acı olmasaydı tatlının tarifini neye göre yapardık? Kötü olmasa, iyi olurmuydu? Güzel olmasa çirkin; yanlış olmasa doğru olurmuydu?.. Aslında bütün uygarlıklara mürekkep taşımış Anadolu halkı olarak hepimizin yüreğinde barış ve kardeşlik var. Ama farklı renk ve inançlarımız üzerinden ticaret yapan o sinsi, paraya doymayan mutlu azınlık var ya!.. İşte hepimizin ortak düşmanı bunlar olmalıdır! Çünkü bu zihniyettir din üzerinden siyaset yapıp, İslam dünyasını alevi, sünni ya da bilmem ne diye bölenler!.. Kendi çıkarlarını ve yaşam tarzlarını "din" olarak dayatanlar da bunlar; kendi terör örgütlerini oluşturup  El-Nusra,  Işid adı altında Suriye ve Irak'ta Allah adına tecavüz edip, insanları boğazlayan sapkın yobazlar da bunlardır!.. Bırakalım her toplum kendi inancını özgürce yaşasın! Hiç birimizin ilahi tebligatta bulunmak gibi bir görevimiz olmamalı. İnsan olarak bizler ancak inancımızı yaşamakla sorumluyuz. Hiç bir dini, sahibi olan tanrı adına değiştirme ve zorla kabul ettirme yetkisini kendimizde görmemeliyiz!. Hiç bir din, kitap ve mezhep; kadınlara tecavüz edip insanları diri diri yakıp boğazlamayı emretmemiştir. Bunu savunanlar da, yapanlar da insanlıktan nasibini almamış cahiler sürüsüdür! Bir toplumun uygarlığı yakalaması ancak cehaleti yenmekle mümkündür. Ama ne acıdır ki; bazı çevreler "evrim"leşmeyi reddederek günümüzden binlerce yıl geride yaşamayı tercih ediyorlar. İnanıyorum ki bizler bilime sarıldığımız sürece Madımak'ı yakan yobaz zihniyette evrimleşmek zorunda kalacak ve hak ettiği cezayı alacaktır!.. 23. yıl dönümünde Madımak'ta yakılarak öldürülen 33 aydın, yazar ve sanatçıyı saygı ile anıyorum!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Ercan Arşivi