Dilim varıyor....

H1 İkinci dünya savaşında Almanya' daki toplama kamplarında bulunan bir Fransız Komünist' in anlatımıyla, Jean Latfitte tarafından yazılan ve Okay Gönensin tarafından dilimize çevrilen Eylem Adamları  isimli kitapta bir bölüm vardır. Önceleri kamptaki tutsakların atılarak öldürüldüğü, 50 metre yükseklikte bir kayalıkta geçen bölüm:  "Altmış kadar adam var kayanın altındaki düzlükte, sırtta S.U. harfleriyle yepyeni Rus üniformaları   üzerinde. Ağır ağır çalışıyorlar. Şaşkın gözlerle bakıyoruz. Beş kiloluk taşı Trage'ye (Teskere) dört kişinin taşımalarına. Ayaklarında deri ayakkabılar var.Yüzleri sağlık dolu. Genellikle küçük vagonların gidip geldiği rayların üzerinde düz bir şaryo hareket ediyor. Bir görüntü alıcısı var üzerinde. Bir sinema operatörü her açıdan filme alıyor sahneyi. Her istenileni yapan oyunculara sigara içirtmeye kadar vardırmışlar fotoğraf gerçeğini. Bir dehşet yerinde propaganda resimleri" Hitlerin propaganda sorumlusu Dr. Goebbels toplama kamplarını dünyaya böyle tanıtıyordu. 31 Mayıs  akşamı iktidar borazanı TRT haberlerinde de benzer bir görüntü izledim. Mavi Marmara katliamının yıl dönümü nedeniyle geminin demirli olduğu limana doğru yürüyen birkaç yüz kişilik kalabalığı haber yapıyorlardı. Ama bundan saatler önce aynı şehrin birçok yerinde  ilan edilmemiş bir sıkıyönetim uygulanıyordu ve eylemcilere yapılan saldırılar vahşet boyutundaydı. Evet dostlar, tüm Dünya'da yankı bulan GEZİ direnişinin de yıl dönümüydü 31 Mayıs. Evlerinde yaşadıkları demokrasiyi toplumsal yaşamlarında kaybetmek istemeyen (yitik kuşak sayılan 78 kuşağının çocukları ) bir avuç gencin başlattığı ve ardından tüm ilerici ve aydın kesimce sahiplenilen GEZİ DİRENİŞİ'nin birinci yıldönümü. Kentime, parkıma, yeşilime, ağacıma, yaşam biçimime yani hayatıma dokunma diyen bir gurup Deniz yüzlü, Berkin gözlü "Çocuğun " başlattığı uyanışın yıl dönümü. Ne değişti bu bir yılda ülkemizde. Ülkemiz yöneticilerinin bakış açısında. Kısaca buna bakalım; İlk olarak 9 gencimiz öldürüldü şu yada bu şekilde. Onlarca insanımız organ kaybına uğradı. Sekiz bin kişi yaralandı. Üç bin beş yüz gözaltı ve yüzlerce kişiye ceza davaları açıldı. Gezi parkına yapılacak AVM ve OTEL ile TOPÇU KIŞLASI inşaatından vazgeçildi. (Belki de şimdilik) Ama yaşam biçimlerimize, demokratik taleplerimize, yaşam biçimlerimize müdahale edilmekten geri adı adım atıldı mı?   Muktedirimiz  ülkenin 79 vilayetinde, binlerce ilçesinde sokağa çıkan, taleplerini haykıran Milyonların sesini duydu mu?  % 43.5 tebaasının dışındaki kesimlere esip gürlemekten, hakaret etmekten vazgeçti mi? Ben yaptım oldu dayatmasından ve tek adam egosundan vazmı geçti. Destan yazan polislerine o gün verdiği (verdirdiği) emirlerin aynısını ve daha da ileri giderek vermekten, toplumu kutuplaştırma çabalarından, ötekileştirme gayretlerinden, hakaretlerinden vazgeçti mi? Peki beriki cephede neler oldu? Sivil toplum örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri ve sayısı meçhul siyasi partiler kendilerine düşen sorumlulukları yeterince anlayıp, karşıt politikalar geliştirmek hususunda gerekli adımları atabildiler mi? O Deniz yüzlü gençlerin başlattığı, Berkin gözlü çocukların doruğa çıkarttıkları DEMOKRATİK talepleri yoğurup toplumsallaştırmak konusunda politikalar belirleyebildiler mi? Gençliğe ve demokrasi talepleri etrafında kenetlenen milyonların yoksun bulunduğu önderlik sorununa çözüm ürütebildiler mi? İşçilere ve üniversiteli gençliğe güven verebildiler mi? Yaşamın dönüşmesinde öncü olan kadınlarımıza umut olabildiler mi? Bu sorulara olumlu cevap verebilseydik eğer bir yıl sonra aynı saldırılara maruz kalmaz, aynı talepler için yeniden gaz'a boğulmaz ve coplanmazdık. Evet daha önce yaptığım bir çağrıyı tekrarlamak zorundayım ne yazık ki. Ülkemin (medrese) üniversiteleri, Bağımlı sendikaları, İş bitirici meslek örgütleri, Hödük aydınları, Sözde sanatçıları, Kiralık  akilleri, Aklı evvel "yetmez ama evet çileri", Meslekten politikacıları, Masa başı devrimcileri, Entelleri, liboşları, Liberalleri, sözde demokratları, Ve bilumum kerameti kendisinden menkul zevatı... Uyan borusu çalmadı mı hala? Goebbels ler boş durmuyorsa, onların yarattığı propaganda aygıtı halen işlevini sürdürüyorsa ve halen üzüm gibi sıkılıyorsak SUÇ SENİN değil de kimin acaba...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhammet Hayri Arşivi