BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: İKİNCİ BÖLÜM-16

Kayıt işi bitince köylü hemen kolları sıvadı. El birliğiyle terkedilmiş eski okul binası onarıldı. Badanalandı. Kırık camları yenileriyle değiştirildi. Toplanan parayla eski-püskü de olsa Fiat bir kamyonet alındı. Onarım işi bitince kooperatif döşendi. Okul müdürü demirbaştan emanet olarak kooperatife gerekli masa ile sandalyeleri verdi. Açılış bütün köylülerin huzurunda Okul müdürü tarafından yapıldı. Okul müdürü, “Sarıt Köyünün Üretim Kooperatifi önce üyelerimize, sonra köylülerimize, daha sonra bütün ulusumuza uğurlu osun,” dedi. Kırmızı kurdelayı makasla kesti. Uzun uzun alkışlandı. Okul müdürü sözlerini şöyle bağladı: “Bugün Millieğitim Müdürlüğünden bir emir geldi. Hükümet ülkede okuma yazma kalmasın istiyor. Bizim köyde de okuma yazma bilmeyen erişkinlere gece kursu açılmasını buyuruyor. Sizden ricam, bu okuma yazma seferberliğine katılmanızdır. Herkesten önce İpsiz atıldı: “Ben ben!” Kizir Omar onu izledi. Beni de yaz müdürüm. Koca köyün kiziri okuma azma bilmezse olur mu?” İş savsaklanmadı. Okuma yazma kursu hemen ertesi gün başladı. Kursa katılanlar, çölde susuz kalmış bedevi gibi saldırdılar öğrenmeye. İçlerinde en gayretlileri İpsiz’di. “Ulan okuma yazma denen güzellik! Her şey bana sırt döndü. Sen dönme bari. Seni bir güzel öğreneceğim oğlum. Öğrenip hariçten sınava girerek diploma da alacağım.” Onun bu konuşması arkadaşları tarafından alkışlarla karşılandı. Kooperatifin kuruluş işlemleri kısa zamanda tamamlandı. Şafak dayımın gayretleriyle Kooperatife başkan seçildi. Gülüş hanım ise kuruluşun ücretli, sigortalı sekreteri oldu. Anlatımın buraya kadar olanı çerezdi. Asıl öykü şimdi başlıyor. Kooperatifin kuruluş tüzüğünde Şafak dayımdan özge kimsenin dikkat etmediği bir madde vardı. Bu maddeye göre kooperatifin başkanı sıra ve zaman beklemeksizin Almanya’ya işçi olarak gitme başvurusunda bulunabilecekti. Dayımın zoruyla İpsiz kooperatife başkan seçilmişti. İpsiz’in sırası biraz gecikerek de olsa sonunda geldi. Ama o bu süre içinde boş durmadı. Okuma yazmayı bir güzel öğendi. Başka bilgiler de edindi. Dışarıdan ilkokul bitirme sınavına girdi, diploma da aldı. Bir sonbahar akşamında İpsiz kara trenle Alamanya’ya uğurlandı. Göndericilerin içi hem hüzün hem sevinçle doluydu Hüzünle doluydu, İpsiz gibi ilginç bir arkadaşlarını geçici olarak dahi olsa kaybetmişlerdi. Sevinçliydiler, Alamanya’ya gitme sırası kendilerine de gelecekti. Her yıl birkaç kooperatif üyesi, çekilen kura sonunda Almanya yolcusu olacaktı. Bütün köylü, yolcularını uğurlarken:: “Bizi unutma İpsiz”!” “Mektup yaz eski muhtarımız!” “Arda bir izin alıp kendin de gel kooperatifimizin başı!” diyerek ona el salladılar. Gülüş isi hiçbir tepki göstermedi. Sanki kanı donmuş gibiydi. İpsiz Ahmat’sız bir yaşam nasıl olacaktı acaba? Neyse ki bir avuntusu vardı, Eş durumundan dolayı nasıl olsa Ahmat bir süre sonra kendisini de Alamanya’ya aldıracaktı. Bizim ilk Alamanya yolcumuz başta çok vefalı çıktı. Sık sık mektup yazdı. Köylülerin tek tek hatırlarını sorup esenlik diledi. Ay başlarında Gülüş’e, az da olsa bir miktar para yolladı. Aradan zaman geçtikçe mektupların ve arası açılmaya başladı. Sonunda İpsiz’ten hiç ses soluk çıkmaz oldu. Günün birinde komşu köylerden Bir Alamancı altındaki Mersedes arabayla Sarıt’tan geçecek oldu. Mersedesli Alamancı koca çınarın sayanına gelince durdurduğu arabasından indi. Selam verip kalabalığa yanaştı. Niyeti Sarıt’ın Çınar altında soluklanmaktı. “Selam ağalar!” “Belam Alamancı.” Alamancı soğuk pınarın buz gibi suyundan avuç avuç içti. Sonra gelip yanlarına çömeldi. Biri kaç hoş beştene sonra Sarıtlılar ona İpsiz’i sordular. Ne şans! İkisi birbirine yakın iki ayrı kentte yaşıyormuş. Zaman zaman buluşup köyde geçen günlerini anımsayarak gülüşüyorlarmış. Şafak dayım: “Orada da buradaki gibi yine ipsiz mi bizim enişte?” Mersedesli Alamancı güldü: “Ohooo…” dedi “Nep ipsizi. İpsiz turnayı gözünden vurdu bu kez. Yaşlı ama zengin bir Alaman karıyla evlendi. Artık o ipsiz değil, ipli. Hem de kim bilir kaç milyon ipli!” “Nasıl olur!” diye hayretlerini gizleyemedi Sarat’lılar. “İpsiz burada evli zaten. Onun Gülüş’ü var. Yeniden nasıl evlenebilir ki?” Mersedesli Alamancı: “Orada işler buradaki gibi değil,” diye konuştu. Kadınla erkek kiliseye gidiyor. Papazın karşısına çıkıp ‘bizi evlendir,” diyorlar. Papaz da bir iki dua okuyup biri bardak da şarap içirdikten sonra ‘sizi karı-koca ilan ettim,” diyor.” Şaşkınlığını gizleyemeyen Ramazan kâhya: ““İpsiz kilisede mi evlendi diyorsun yani şimdi?” “Aynen öyle diyorum.” “Müslüman bir adam kilisede evlenir mi?” “Hıristiyanlığa dönerse evlenir.” “Yani İpsiz Hıristiyan mı oldu?” “Aynen…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi