
Nazım Alpman
Türkiye tipi demokrasi!
Demokrasinin türlü çeşitli tarifleri olduğu biliniyor. En yaygın olarak kabul edileni için sözlüklerde şöyle deniliyor:
“Halkın halk tarafından halk için yönetimi!”
Güzel bir tanım!
Ama hayattaki karşılığı epeyce tartışılır. Sevgili Hasan Pulur ağabeyimizin sıklıkla dile getirdiği demokrasinin Türkiye’ye versiyonu vardı:
“Demokrasi güzeldir ama bizim parti kazanırsa!”
Konu demokrasi olunca onu “kurtaranları” da unutmamak gerekiyor. 12 Eylül 1980’de parlamentoyu kapatarak “demokrasiyi kurtaran” ekibin lideri General Kenan Evren, demokrasiye olan saygısını şöyle dile getirmişti:
-Demokrasi bize bol geldi!
O yüzden epeyce daralttılar.
Evren’den on yıl önce bir başka “kurtarıcı” demokrasinin ekonomik boyutlarını ortaya koymuştu:
-Toplumsal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı!
12 Mart 1971 döneminin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç yapmıştı bu yerinde saptamayı.
Görüldüğü üzere büyüklerimiz daha ziyade “demokrasinin zararları” üzerine uzmanlaşmışlardı. O yüzden sık sık uyarıyorlardı:
-Aman sakın ha, fazla demokrasi istemeyin!
Yeteri kadar olsun, büyüklerin canı sıkılmasın, küçüklerin de canı yanmasın!
∗∗∗
Demokrasinin gelişkin hale gelmesi için çok canlar yandı. En son 1998’de dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan’ın canı yandı. Başkanlıktan alınıp Pınarhisar Cezaevi’ne konuldu. Ne büyük bir vicdansızlıktı? Çok çile çektirildi. Tam 120 gün hapis yattı!
Neyse ki demokrasinin aldığı o yaradan sonra Türkiye düze çıktı, her şey dümdüz oldu!
Böyle eksik gedik 2000’lere kadar geldik. Bundan sonra şaha kalktı! Demokrasinin önünde hiçbir engel kalmadı!
Ülkemize özgü güzel(!) bir demokrasi rotası çizildi. O yolda aheste beste ilerlendi. Nostaljik bir tramvay rehavetinde hedefe doğru gidiliyordu. Eski mağduru demokrasinin bir çoğunluk rejimi olmasının cazibesi büyüledi. Yeni bir tanım gerekiyordu. Yapalım gitsin denildi o da oldu:
-Demokrasilerde çoğunlukta olanlar azınlıkta kalanların canına okur!
∗∗∗
Muhalefetin kendisini iktidara sevdirmesi gerekir. Eğer iktidar bir muhalefet partisini severse, geçmişte ona ne kadar ağır eleştiriler yapsa da onu kucaklar, sarıp sarmalar, iktidarını onunla paylaşır. Sevilen muhalefet de iktidara karşı cansiperane bir bağlılık gösterir.
İktidara kendini sevdiremeyen muhalefetin başına gelmedik kaza-bela kalmaz. Bu tip muhalefetin kazandığı seçim sayılmaz. Seçim öncesinde seçmenler uyarılır, aynı yönde tercih yaparlarsa o zaman “demokrasinin gereği” olarak görevden alınır.
Bu nasıl demokrasi diye akıllarda sorular oluşursa milenyuma uygun bir yanıtı da hazırdır:
-Türkiye tipi demokrasi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.