KAFASI KÜÇÜK ABDURRAHMAN - 2

Abdurrahman, Akyol Mahallesinde 10.10.1925 (Hicri 1341) yılında doğdu. Babasının ismi Mustafa, annesinin ismi Ümmügülsüm idi.

Abdurrahman’ın doğumunda kafasının küçük olduğunu gören annesi ve babası bu durumdan kimseye söz etmediler. Bebeği görmeye gelen komşuları ve tanıdıklarına çeşitli bahaneler öne sürerek onu göstermediler.

Abdurrahman’ın bu durumu onları çok rahatsız ediyordu. Ama elden gelen ve yapacakları herhangi bir şey de yoktu. Ölmesi için onu meyve sandıklarının arasına koydularsa da aradan geçen üç gün boyunca o ölmedi ve yaşamaya devam etti.

Sanki Allah onun yaşamasını istiyordu. Mustafa Bey ve Ümmügülsüm Hanım Cenab-ı Mevla’nın takdirinin böyle olduğunu birbirlerine söyleyerek onu olduğu gibi kabullendiler.

Bu olaydan sonra hayırlı olsuna ve bebek görmeye gelmek isteyenleri kabul ederek Abdurrahman’ı onlara gösterdiler.

Abdurrahman’ı görenler kafasının küçük olmasını şaşkınlıkla seyreder ve herkes bir şeyler söyleyerek “Tövbe Estağfurullah” çekerdi.

Aradan geçen zamanda hem ev halkı, hem mahalle halkı, hem de akrabalar Abdurrahman’ın bu haline alışarak yadırgamamaya başladılar.

Abdurrahman bir yaşında iken, 1926 yılında babası vefat etti. Ona annesi ve ablası Fatma bakmaya başladı. Annesi 1935 yılında vefat ettiği zaman Abdurrahman 10 yaşında idi.

Baba ve annesinin ölümünden sonra o ve ablası baş başa kaldı. Ablası Fatma ona annesi gibi özenle bakardı. Abdurrahmanı çok seven ablası onun yemesi, içmesi, giyinmesi ve temizliğini gönülden ve severek yapardı. Ablası evlendikten sonra da ona bakmaya devam etti.

Abdurrahman giyecek olarak bir zıbın giyer, bazen bir ip kuşak ile zıbınını beline bağlar, bazen de kuşaksız zıbınını giyerek dolaşırdı. Kimseye zararı olmazdı. Zıbınının bir cebi vardı. Zıbınının cebine yerde gördüğü ve hoşuna giden ne olursa alır koyardı.

Mahalle halkı onu sever ve ona takılarak gülerlerdi. Abdurrahman mahallenin çocuklarını tanırdı. Evinden uzakta olan bir çocuğu elinden tutarak evinin kapısına kadar götürürdü.

Mahalle halkından veya mahalle esnafından birisi Abdurrahman yiyecek veya para verdiği zaman sevdiği kişilerin verdiklerini alırdı.

Her kişinin verdiği ne olursa olsun kabul etmez ve almazdı. Karnı acıktığı zaman sadece karnını doyuracak kadar olanını alır, gerisine karışmazdı.

Mahalledeki her esnafın dükkânına girip oturmazdı. Dükkân sahibi ne kadar ısrar etse de onu dükkâna alamazdı. Sadece sevdiği kişilerin dükkânına girerdi.

Bir şey yemek, çay veya su içmek için en çok Ökkeş Buğur’un kahvesine ve Hidayet Kocalar’ın yanına giderdi. Ökkeş Buğur ve Hidayet Kocalar’ı sever ve onlarla kendi konuşmasına göre konuşur ve zamanını onlarla geçirirdi.

Abdurrahman en fazla Akyol, Eblehan, Eyüboğlu ve Kırkayak mahallesinde gezer dolaşırdı.

Abdurrahman Tembel Tepe’deki (Yüzüncü Yıl İlköğretim Okulunun olduğu yer) mezarlığa gece ve gün-düz sık sık giderdi.

Burada ki bir mezarın etrafında kendince bir şeyler söyleyerek devamlı döner dururdu. Geceleri elindeki bekçi düdüğünü çalarak mahalleyi dolaşır ve mahallenin bekçisi gibi akşam mahallenin güvenliğini sağlardı.

Akşamları mahallede dolaşırken kapısı açık kalan evlerin kapılarını çekerek kapatırdı. Abdurrahman sigara ve içki içmesini bilmezdi. Yaklaşık 15 yaşına geldiği zaman mahalle halkından bazıları onu sigara ve içki içmeye alıştırmışlardı.

Amaçları bu vesile ile Abdurrahman’a takılarak hoşça zaman geçirmek ve gülmekti. Anteplilerin deyimi ile maksat “Pambık yansın keyf olsun.”

Hoşça zaman geçirmek ve gülmek için onu bu kötü alışkanlıklara alıştırmışlardı. Onun sigara içtiğini bilenler ona sigara ikram ederek sigarasını yakar, veya bir paket sigara verirlerdi.

Abdurrahman’ın sigarası bittiği zaman sevdiği birisinin yanına giderek sigara almasını isterdi.

Sigara alacak kişi Abdurrahman’la beraber bakkala gittiğinde Abdurrahman raftaki en ucuz olan Doğu veya Üçüncü sigarasından bir paket ve bir kutu kibrit alır, ikinci sigara ve kibrit paketini almazdı.

Diğer kaliteli sigaraları verseler de almazdı. Sigara alışkanlığından sonra Abdurrahman’ın zıbınının cebinde devamlı olarak sigara, kibrit kutusu ve bazı kişilerin verdiği bozuk paralar olurdu. ( SÜRECEK)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi