Vallahi de iyiyim, billahi de iyiyim

İlk gençlik yıllarımda, en çok sevdiğim arkadaşlarımdan biri Cevat Özer’di. Onu hala çok severim ama ne yazık ki görüşemiyoruz. Kendisi Eskişehir’de, ben Gaziantep’teyim. Nasıl görüşelim ki? Gerçi o, olmazı olur etmiş, geçtiğimiz yıllarda beni görmek için kalkıp Eskişehir’den Gaziantep’e gelmişti. Cevat’la ilgili bir “nasılsın iyi misin” söyleşimiz olmuştu zamanında. Babası Sabri bey amca görevi gereği zaman zaman köylere gidermiş. Bunlardan birinde köylüler onu köy evinde konuk etmişler. Çaylar ikram edilmiş, içilmiş, Tekrarı önerilmiş, yeterli bulunmuş. Sigara tabakaları uzatılmış, “içmem denilmiş… Köylüler Sabri amcaya bakar, Sabri amca köylülere. Sonunda köy muhtarı sessizliği bozmak için: “Eee, nasılsınız beyim?” “İyiyim, var olun. Siz nasılsınız?” “Nasıl olalım, iyi işte, bildiğin gibi.” Muhtar konuşur da ihtiyar heyeti durur mu? İhtiyar heyeti konuşur da kiya durur mu? Kira konuşur da kizir durur mu, köylüler durur mu? Odadaki herkes tek tek sorar. “Nasılısın, iyi misin beyim?” Sabri amca, “Oh, sonunda soru soracak kimse kalmadı diye içten içe sevinirken sorgulama söz alan muhtar yeniden başlar “nasılsınız” faslına. Sıraverdileyin herkes yine sorar Sabri beyea “Nasılsın, iyi misin”i. İki, üç, beş derken Sabri amcanın sabrı taşar. Ayağa kalkar. “Yeter be yahu kardeşler. İyiyim işte. Vallahi de iyiyim, billahi de iyiyim, görüyorsunuz. Sormayın artık şunu. *** Mersin’de bir arkadaşım var. Bu nasılsın sorusuna ifrit olur. Kazara sormayagörün alırsınız ağzınızın payını. “Kötüyüm işte ulan! İyi değilim. Nasıl iyi olayım? Bunca insan işsiz, çıplak, yatacak yeri yok. Bunca insan aç, susuz. Bunca insanın başına bombalar yağarken… Kadınlar, çocuklar öldürülürken… Bu durumda ben nasıl iyi olabilirim? Sen iyi misini sanki?” *** Kim uydurduysa uydurmuş işte. “Fevzi Günenç rahatsız,” demişler. Bu haber Şair Ahmet Ayaz’ın kulağına değer de durur mu? İlk aklına düşen eşe dosta sorar. Sonra da bunlardan Şair Ali Çapan, Şair Mehmet Kara, Şair İbrahim Halil Aycan bir çiçek yaptırıp kapıma dayanırlar. Beni sağlıklı görünce sevinirler. Ben de sevindim tabii. Demek ki gerçekten rahatsız olsam, demek ki arayıp soranlarım olacak. En başta da şairler tabii. Bir yandan kızıyorum Sabri Amcaya köylülerin ardı ardına sıraladıkları “nasılsın” sonrası gibi, “İyiyim işte, billahi de iyiyim!” diye bağırmamak için kendimi zor tutuyorum. Sonra da Mersinli arkadaşımı anımsayıp, acı gerçeklerle yüzleşince, nasıl “iyiyim diyebilirim” diyerek içleniyorum. Öte yandan hoşuma da gitmiyor değil “rahatsızlandı” şayiasıyla da olsa, aranıp sorulmuş olmak. Arada bir böyle bir şayiayı kendim mi uydursam acaba? Çoktan beri hiç kimse bana çiçek getirmemişti. Her ne kadar “çiçekler dalında güzeldir” diye düşünsem de, şeytanıma yenilip buna da sevindiğimi saklayamam. *** Savaşsız, açsız, çıplağı, yeri yurdu olmayanların bulunmadığı bir dünya dileyerek şimdi soruyorum sizlere: “Nasılsınız?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi