Faili belli tek kurşun...

  Tahir Elçi’nin tek kurşunla ensesinden vurularak katledilişinin üzerinden bir hafta geçti. Dün de Sancaktepe’de bir genç kadın, Dilan Kortak katledildi. Bir süredir her gün yeni bir cinayetle, katliamla sarsılıyoruz. İktidar hırsı kimseye nefes aldırmıyor. İnfazlar bir birini izliyor. Kürtlerin her gün bir başka ilçede uğradığı katliamlarsa artık vaka-i adiyeden sayılır oldu. Öz yönetim ilanları katliamları meşru gösteren bir garabet gibi anlatılıp tartışılıyor. Bir halkın geleceği üzerinde söz ve karar verme hakkı katliamlarla bastırılıyor. Tahir Elçi de bu soruna, Kürt sorununa kafa yoran, yol ve yordam bulmaya çalışan, barış, adalet ve demokrasi arayan biriydi. Ama tek kurşunla ensesinden vurularak katledildi. Öyle gizli, kapaklı, bir kuytulukta gizlenerek değil; açık, apaçık, güpegündüz, göz önünde; bir film izletir gibi (O ensesine sıkıldığı an hariç), saniyesi saniyesine gördüğümüz bir sahnede katledildi. “PKK bir terör örgütü değil mi? Bunda ısrar mı ediyorsun? Madem öyle bunun cezasını ödeyeceksin...” demiş oldular. Irkçı faşist güçlerce, onların siyasi iktidarı, medyası tarafından günlerce lince tabi tutulan ve mahkemelerce hakkında yakalama kararı verilen, Diyarbakır’dan İstanbul’a getirilip gün boyu savcılık ve mahkeme salonlarında ifadesi alındı. Örselenmek, hizaya getirilmek, söylediğinden pişman olduğuna dair bir cümle söylemesi beklenen ve bunların hiç birine itibar etmeden “Ben söylediğimin arkasındayım” diyen bir cesur insan hedefe konulmuştu ve punduna getirilip tek kurşunla katledildi. Gelişmeler ve verilerin gösterdiği şudur; Elçi günler önceden lince tabi tutulmuş ve hedef konulmuştu, ortamı yakalandı ve hemen değerlendirildi! Orada, Dört Ayaklı Minare’nin ayakları dibinde; gözler önünde, onca insan, kamera ve onca polis içinde ensesinden vurularak öldürülen tek kişi Tahir Elçi ise bunun başka bir izahı yok. Tahir Elçi yaralanmadı, bacağından, karnından, başka bir yerinden vurulmadı; tek kurşunla ensesinden vuruldu ve ölümü beklendi. Açık, aleni, göz göre göre... Amed’te.... Bir kadim şehirde, Dört Ayaklı Minare’nin daha bir kaç gün önce ağır silahlarla tahrip edilmiş ayakları dibinde tıpkı Hrant Dink gibi yüzü koyun yere serildi. Katliamı bir film izler gibi izlettiler dünyaya... Tahir Elçi, tarihin, kültürlerin, halkların inançların beşiği olmuş, aynı oranda acılara, katliamlara, idam sehpalarına, sürgünlere, infazlara sahne olmuş şehrin göbeğinde katledildi. Dört Ayaklı Minare’nin sütunlarının dibinde tek kurşunla ensesinden vurularak, ona ‘PKK bir terör örgütü değildir’ demenin faturasını ödettiler. Ve Tahir Elçi üzerinden Kürtlere, Türklere herkese bir mesaj verdiler. Barış isteyene de ırkçı ve şoven olana da mesaj... Herkes payına düşeni alsın hesabı bu... PKK için öyle ‘sosyolojik’ tespitler, ‘mesele çok daha derin’ lafları, ‘Kürt sorunu var, PKK bir sonuçtur’ gibi izahatlara tahammül edilemeyeceğini ve böylesi bir zamanda, üstelik Rojava’da, Şengal’de IŞİD’e karşı mücadelede meşruiyet kazanmış, dünyanın dört bir yanında ilgi ve destek bulan bir PKK mevcutken çıkıp ırkçı ve faşist söylemin dışında, üstelik tam meselenin ortasından konuşmak kabul edilir bir şey değildi! Katillerin gizlenmesi çabası hâlâ sürüyor. Cinayetin karanlıkta kalması, vuranların elinin soğumaması, morallerinin bozulmaması için yol ve yöntem aramaya devam ediyorlar. Hâlâ bin dereden su getiriliyor, kılıf arıyorlar. Olay yeri incelemesi bile tam olarak yaptırılmadı. Olay yeri inceleme ekibinin her intikalinde faili belli olmayan silah sesleri yükseldi! Çatışma havası yaratıldı, roket atıldı ya da atılmış gibi gösterildi. Ve anlaşıldığı kadarıyla olay yeri delillerini karartmada başarılı oldular. Ankara Katliamı’ndan hemen sonra da böyle karışık işlere girişilmiş, TOMA’lar, gaz bombaları, tazyikli su devreye sokulmuştu. Ama bu tek başına bir şey ifade etmez, katilleri ve ona kaynaklık eden zihniyeti kurtarmaya yetmez. Zira Tahir Elçi cinayetinin, olay yeri incelemesine bile gerek bırakmayacak kadar aleni işlenmiş bir faili belli cinayet olduğu daha ilk görüntülerle toplum vicdanında kabul görmüştür. Öyle gizli kapaklı değil. Kokteyl örgüt diyerek karartma olanağı da yok. Her şey açık, aleni... Olay yeri kameraları, basın mensuplarının çekimleri, MOBESE kameraları vs. bu işi çözmeye yeter. Zaten tek bir saniyelik bir görüntüdür kayıp olan! Gerisi her yönüyle alenen işlenmiş bir cinayettir.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi