Güzel Zaman Hırsızı

f2 Çalıntı Zamanlar   “Çalıntı Zamanlar yazarı Pınar Atay’dan ben de bir çalıntı yapıp, bunu sözlerle bölüşeceğim: “Selamlar… Yine takıldım kaldım şu alışkanlıklara. Bir yığın sorularla geldim sana ki cevapları kişilere göre değişkenlik gösteren. Bildiğim tek şey 'yazmak eylemdir' cümlesi. Şu anda bu eylemi gerçekleştirmek üzereyim, sevinçle. Altıncı hastalık altı ay ile üç yaş arası çocuklarda görülen viritük ve ateşli bir hastalıkmış. Bu gün öğrendim. Vera Bilge'nin üç gündür ateşi düşmedi. Bu sabah götürdüğümüz doktor altıncı hastalık geçirdiğini ve korkacak bir şey olmadığını söyledi. İçimiz rahatladı. Çocuk yemeden içmeden kesilmişti. Bu gün bu saatlerde biraz daha iyice. Hastalık altı günde geçiyormuş ve bu gün üçüncü gün. Bilge bebeğin annesi beşinci hastalığı geçirmişti yıllar önce küçük bir çocukken. Havale geçirmesin diye çok telaşlanmıştım. Annelerin rutini olmuyor sanırım.Onların rutini çocuklarıyla ters orantılı seyrediyor.Yazmak eylemse bu gece eylem yapmaya geldim. Anneliğimi,nineliğimi bir kenara bırakarak… E, ne duruyorum ki.İki arada iki satır çiziktirip bekleyen işlerime dönmeliyim. Hakkıyla bir eylem gerçekleştirememenin hoş sıkıntıları bütün bunlar. Bir kaç yıl önce bir yazı başlığımın adıydı “Zamandan Çalmak”. Şimdi yine çalıntı zamanlar demek istedim. Eylem yapmak için zamandan çalıyorum sevgili dostlarım. Bir dize takıldı yine aklıma. Bütün gün o dizeyle uğraştım durdum.Kısacık bir şeydi ve yine bulaşıkların içinde akıp gitti derken sanırım tutabildim. ”çarpmazsa eğer/bir oduna/iletir ya su/elektriği/şarkılar söyler/kuşlara/yine/yalanlarla boş ver sen.” Neyse çok da önemli değil. Başkaları gelir onların yerine. Yıllar önce de böyle olmuştu, gençlik heyecanıyla yazdığım onca şiiri, onca yazıyı kimse okumasın diye saklamıştım da birileri onu yırtmıştı. Yaz tatili dönüşü kapının girişinde defterimin yırtılmış parçalarını görmüştüm. O anki üzüntümü ve kırgınlığımı anlatmayacağım elbette. ”horoz şekeri/unuttum çocukluğumu/kahve fallarında” Alışkanlıklar ve sevdiklerimiz yıprandığında, yıpratıldığında yaşam umudumuz da kayboluyor değil mi sevgili defter. Gençlik düşlerimin eskitilmesi, şiirlerimin ve yazılarımın yitip gitmesine çok da üzülmüyorum şimdi. Onlarla avunup dururdum yoksa.Yeni yazılar yazmazdım belki de kim bilir. Oysa geriye dönmemek ve ileriye gitmek bir adım bir adım daha. Bir kaç yıl önce bıraktığım yazma alışkanlığına dönmek için çaba sarf ederken tam da, böyle bir konuya nereden geldim acaba.Yarını düşünmek bile istemiyorum. Neden mi? Yarın bizim kızlar bana gelecek. Bütün gün Bilge bebeğin ateşi, ilaçları ve kızlara hazırladığım mönüyle uğraştım durdum. Usumda kurgular, elimde mikser, ayaklarıma dolanan bebeyle birlikte. Hazırlıkları tamamladım ve koşa koşa eylem yapmaya geldim sayfama. Kendi adıma yazmanın yeniden rutinleşmemesi için çalışıyorum. Alışkanlık yapmasın diye günün farklı zamanlarına bilerek ve isteyerek yayıyorum. Tekrardan uzak durarak. Her yazdığım gün bir kaç paragraf  fazla yazıyorum. Bir de aklıma ne gelirse kısmadan doğaçlama yazmayı seviyorum. İçeriden bana sesleniyorlar “Eylemin bittiyse çay içelim!” diye. Eskimişliğimi çayla tazelemeye gidiyorum. Bir daha ki yalan zamanlarda görüşmek dileğiyle... Yalan zaman… Pınar Atay Bunlar Şair yazar Pınar Atay’ın kendi zamanından yaptığı ilk hırsızlıkta yazın dünyasına yolladığı armağan. Bir tek sözcük insanı alır, nerelerden nerelere götürür. Bugün yeni bir blok siteyle tanıştım. Eski yakın arkadaşlardan Pınar Atay’ın sayfası. Atay şair epeydir elini eteğini çekmişti yazıdan çiziden. Oysa tanıdığım Gaziantepli şairler içinde en iyisiydi. Neyse ki geri dönmüş şiire, yazıya. İyi de etmiş. Şiir de yazın da ondan yeni iyi şeyler bekliyor. Bloktaki tek yazının başlığı “Çalıntı zamanlar”. Bayan yazarlar ne yazık ki yazmaya ancak kendi zamanlarını çalarak erişebiliyorlar. Dünyanın yükü var üstlerinde. Anne-baba bakımı… Evlatlarla ilgilenme… Torunlar… Hangisinden çalıp da kendine ayıracaksın azıcık zamanı? Bir öykücü-şair bayan arkadaşım şöyle yakınırdı: “Genç kızlığımda annem babam yazmamı istemediler. Evlendim, özgürlüğüme kavuştum, artık dilediğim kadar yazabilirim, diyordum. Bu kez eşim yazı yerine kendisiyle ilgilenmemi istedi. Hem de öyle bir isteyiş ki, yasakladı sanki yazmayı bana. Boşandık… Bu kez çocuklarım çıktı karşıma. ‘Anne bırak şu deliler gibi durmadan yazmayı. Kızlarımın sorunları var mı? Nelerdir bunar, bize eğil biraz.’ Ah ah ah… Ben ne zaman yazabileceğim. Oysa yaşamda beni mutlu edebilen tek şey yazmak…” Kadınsan biraz da asi olacaksın. Pınar Atay şair gibi kendi zamanını çalmayı bileceksin. Hoş geldin yazın dünyasına yeniden, güzel zaman hırsızı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi