Fevzi Günenç
Bir Zamanlar Bir Ali Koçum Vardı
Yayınlanma:
Güncelleme:
Yeni Çizgi’nin yazılarımı okuduğunuz bu köşesinde Ali Koçum adında bir güzel insan yazardı bir zamanlar. Gerçek bir araştırmacı yazardı Koçum. Arar, tarar, okur, gazi kentimizin bilinmeyen gizlerini bizlere ulaştırırdı.
Kaç yıl oldu? Eski TİP’liler, Şaban Pala‘nın çalıştırdığı bir cafede buluşmuştuk. Otuz kişi kadardık. Amacımız bir dernek oluşturmaktı. Derneğin amacı üyelerinin sorunlarını çözümlemek için omuz birliği yapmaktı.
Sonradan öğrendim ki, fikir Ali Koçum’dan gelmiş. Fikir güzeldi. Hiç duraksamaksızın ben de katılmıştım onlara.
Sonraki günlerde yine Ali Koçum’un girişimiyle Emniyet Müdürlüğünün karşısındaki bir iş hanında ikinci katta bir büro kiralanmıştı. Haftada bir buluşuluyor, kültürden, sanattan, edebiyattan ve politikadan söz ediliyordu.
Girişimci bir yapısı vardı Ali Koçum’un. Sık sık geziler düzenliyor, Hacı’nın Saklı Cennet’inden Eski Halfeti’nin artık nerdeyse denize dönüşmüş, üzerinde gemilerin seyr-üsefer ettiği barajına taşırdı bizleri.
Çok yönlü bir girişimciydi Ali Koçum. Ömrü boyunca derleyip toparladığı fotoğraflarla sergiler açıyor, bu fotoğrafları bir albümde toplayarak ölümsüzleştiriyordu.
Hiç kimsenin ölümü, onun ölümü kadar şaşırtmamıştı bizleri. Bir gün gelen bir telefondan, aramızda ayrıldığını duyunca, duyduğuma inanamamıştım. Henüz ölecek yaşta değildi ki Ali Koçum. Daha nice hayalleri vardı, gerçekleştirmeyi kurduğu…
Bir daha içimizden gelmedi eski Halfeti’ye yeniden gidip, küçük gemilerle deniz sefası yapmak.
İçimizden geçmedi Hacı’nın saklı cennetine gidip, nar ağaçları altında, buz gibi suları olan derenin içine masaları, sandalyeleri dizerek, alabalık yiyip rakı kadehlerimizi çın-çınlatmak…
Özgür Düşünce Derneği konmuştu kurduğumuz derneğin adı. Sanırım bu ad da onun buluşuydu.
Ne zaman derneğe gitseniz, tavşankanı çayınız hazır olurdu. Derneğin kirası da, giderlerinin tümü de, kendisi gibi mütevazı emekli maaşıyla geçinen birkaç kişinin kesesinden çıkıyordu. Hiç de yükümsemiyordu bu giderleri. “Bir kahveye gidip gelsek de buraya harcadığımızdan daha az para harcamayız…” derlerdi.
“Kahvede herkesin pis kokulu nefesiyle kirlenmiş bir çatının altında, sigara dumanlarına boğulmaktansa, burada can dostlarımızla buluşup eski günleri yâdetmek, sanattan, edebiyattan, politikadan söz ederek söyleşmek daha kazançlı bir iş değil mi?”
Kendi gitti, eseri kaldı yadigâr. Halen yaşıyor kurduğu Özgür Düşünce Derneği. Bayrağı devralan arkadaşları hala mütevazı emekli maaşlarından kestikleri paralarla yaşatıyorlar Ali Koçum geleneğini. Tavşan kanı çayın yanı sıra kimi zaman lahmacun, kimi zaman simit partileri vererek…
Bir yere sığdırmadılar o eski TİP’lileri. Üç beş yeri kira kıra dolaştıktan sonra Karagöz Caddesindeki Petrol İşhanının birinci katında çöreklendiler. Eskiden Halil Birecikligil’in müzik müzesi olan yerden kovan, kovalayan yoktu artık onları.
Çünkü bu yeri kendilerine kiraya veren Halil Birecikligil de eski TİP’lilerden biriydi.
Ölümünün ya da doğumunun yıl dönünü değil. Nereden geldi şimdi Ali Koçum’dan söz etmek aklıma. Nereden mi geldi? Hiç aklımızdan çıkmıyor ki o güzel insan.
“Ölüm nedir?” diye sormayın bana. Sorarsanız “Tanrının sevdiklerini öncelikle yanına almasıdır,” derim.
Işıklar içinde uyu sevgili Ali Koçum. Zaman zaman da olsa, aklından çıkmıyorsun dostlarının. İnsanın, senin yaptığın gibi geride bırakacağı, güzel anılarından özge ne var sanki şu yalancı dünyada?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.