BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: 15

BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: 15 Dayım Köyde Kahve Açıyor Beklenen korkulu an üçüncü gece oluştu.. Kahvenin en civcivli saatiydi. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Herkes karşısındakinin dinleyip dinlemediğine bakmayıp bir şeyler anlatıyordu. Anlatılanların çoğunluğunu da askerlik anıları oluşturuyordu. Kahvede kahkahaların havada uçuştuğu bir sırada ansızın hamamın suyu kesildi. Kapıya dikilen gölge bir adamın gölgesi değildi. Bir devin hatta bir dağın gölgesiydi. Çatık kaşlı bir adam bakışlarıyla döver gibi bakıyordu içeridekilere. Suskun geçen birkaç dakikadan sonra kapıdaki dev adam haykırdı: “Şafaak!” İki büklüm olup dev adamın karşısında el pençe divan durdu dayım. “Buyur baba.” “Ne iştir bu?” “Hangisi baba?” “Nedir ulan burası?” “Ka ka…” diye başladı. “Kahve,” diyecekti ki Gazipaşa’nın buyruğunu anımsayan dayım, “Kı.. Kı.. Kıraathane baba…” deyiverdi usulca.” “Kıraathaneyse hani burada kıraat edilecek şeyler? Benim bildiğim kıraathanede gazete olur, kitap olur. Ben böyle bir şey göremiyorum ortalarda.” “Daha yeniyiz ya baba… Henüz getirttiremedik. Gelecek, hepsi de gelecek. Kamyoncu Hamey’e ısmarladım. Bekliyoruz. Hazreti Ali Cenkleri, Kerem ile Aslı, Köroğlu…” “Peki, gazete kitap geldi diyelim, kim okuyacak onları?” “Buraya gelenleeer…” Daha da yükseldi dedemin sesi. “Ulan buraya gelen deyyuslardan hangisinin okuması var ki!” “Fayık ağam askerde okuma yazma öğreniyormuş ya. Sonra da terhis olunca köyümüzde eğitmenlik yapacakmış ya… Olmazsa buranın bir köşesini okul yapar. Okuma bilmeyenlere okuma öğretir.” “Okul açılacak olursa, okula yer bulmak bizim işimiz. Böyle kahve köşelerinde bir yandan oyun onayıp bir yandan okuma öğrenilmez. Eski köye yeni adet mi getireceksin ula! Kahve de neyin nesiymiş? Sarıt’ın hocası oğluna kumarhane mi açtırmış dedirteceksiniz taşra köylülerine?” “Yok baba, ne kumarı. Çayına oynuyor bunlar oyunu.” “Bugün çayına oynayanlar yarın parasına puluna da oynarlar. Tarlasını tapanını basarlar kumara. Avradını basan bile olur. Bunlara sebep benim oğlum mu olacaktı rezil!. Kapanacak bu kahve.” “Öbür köylerde hep var ya baba…” “Var ya! Kahve açılan köylerdeki kendini adam sanan düzmece köylüler sabah uyanır uyanmaz kahvenin yolunu tutuyorlar. İşi güç umurlarında olmuyor artık.” “Kahveyi… Kıraathaneyi gündüzleri açamayız baba.” Dedemin son sözü kesindi. “Geceleri de açmayacaksın. Yarın buranın kapısına kara kilit vuracaksın! Anlaşıldı mı?” “Anlaşıldı baba.” Daha başkaca bir şey söylemeyip geri döndü, ayaklarını yere sertçe vura vura eve yollandı dev adam. Sen misin giden? Dayım: “Sizi babama bakmayın arkadaşlar,” diye konuştu. Onun öfkesi sabaha kalmaz yatışır.” Onca söz sanki kendilerine söylenmemişti. Kahvedeki her kafadan bir şey çıkmayı sürdürdü. Masaya vurulan kağıt şakırtıları tavana yansıdı. “Piştiii!” Ertesi gün dedem kahvenin önünden geçti. İçeriden duyulan gülüşüklere kulak vererek öfkeyle başını salladı. Dedem o gece de geldi kahveye. İçerinin silme dolu olduğun gördü. Hiç sesini çıkartmadan geri dönüp gitti.             BİTMEDİ  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi