Sanatçıyım demeye utanıyorum

Eskiden sanatçı denince akla güzel sanatlarla uğraşan insanlar gelirdi. Şairiyle, yazarıyla, ressamı, ebrucusu, heykeltıraşı, tiyatrocusu, operacısı, baleti ya da baleriniyle gerçek güzel sanatları yaşama geçiren güzel insanlar gelirdi sanat denince akla. Şimdi herkes sanatçı. Göbek atıp kıç sallayan da, köçeği de: "Ne zaman serhoş oldun da kadıramıyon golları" diye höykürerek sözüm ona misket havasına uydurulan uyduruk türküler kaynatanlar da sanatçı. Klasik Türk müziği yapana, halk türküsü söyleyene diyeceğim yok da arabeskçisine ne buyrulur? Tv dizilerinde oynayan oyuncusundan tutun figüranına kadar herkesin kendisini "sanatçıyım" diye yaftalamasına ne demezsiniz? Günümüzde artık sanatçı diye anılmayan gerçek sanatçılar, "Ne iş yaparsınız" diye sorulduğunda "sanatçıyım şairim, öykücüyüm, romancıyım” demeye utanır oldular. *** Eskiden kentlerde pavyonlar, barlar vardı. Rezilliğin bini bir paraydı buralarda. Beyaz  kadın eti ticareti revaçtaydı. “Müzik dinlemeye gidiyorum,” diye çevresindekileri kandıran tuzu kuru erkeklerimiz, sigara dumanları, anason kokusu, pis nefes kokuları altında, alkol almaktan, sigara nefeslemekten, duman altı olmaktan artık sesleri kart erkek sesine dönüşmüş olan bayan şarkıcılardan sözüm ona şarkılar dinler, eğlenir, sövüşlenerek çıkardı oradan. Neyse ki bunlar terbiyesizlik edip kendilerini sanatçı sınıfına layık görmezlerdi. Günümüzde barların, pavyonların yerini dandik Tv kanalları aldı. Kimileri “pavyon kanalı” diye adlandırıyor bu kanalları. Kimilerine göre ise “orospu kanalı” bu kanallar. Haydi pavyonculuk sanını alsınlar, güle güle kullansınlar ama ne hakla benim gerçek sanatçılarımın sanını da çalıyorlar. Kendilerini ne hakla sanatçı diye yaftalandırıyorlar? İşte buna akıl sır ermez. *** Ülkemdeki gerçek sanatçılar aslında Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Fakir Baykurt gibi yazarımızdır. Bunlar sadece kendi ülkemizde değil, batıda da göz ardı edilirler de, Ermeni safsatasını göklere çıkartan; ülkesini, halkını satan bir Orhan Yamuk’a Nobel ödülü verirler. *** “Bütün bu sanatçıların arasında benim de bir yerim var mı  acaba?” diye düşündüğüm olur kimi zaman haddimi aşarak. Sonunda yerimin ne olduğunu bir otobüs yolculuğunda öğrendim. Yol arkadaşım daha ilk kilometrede yarenliğe başladı. “Nerelisin? “Adın ne? Ne iş yaparsın?..” İlk ikisine yanıt vermek kolay da üçüncüsü oldukça zor. Şimdi ben bu Mâmedâ’ya: “Sanataçıyım,” desem beni köçek filan sanacak. İyisi mi sanattan uzak duyayım, dedim. Yanıtım: “Yazı yazarım…” oldu. Yol arkadaşım yazarlığı kendi anlayışıyla yorumlayıp "Arzuhalci misin?" diye sordu. Gülümsedim acı acı. "Dilekçesi değilim, dedim. "Yazar-çizer takımındanım yani. Yazdıklarımı okusunlar diye çoğaltırlar, okumak isteyenlere sunar yayıncılar. Utku kazamış gibi gülmüştü yol arkadaşım. "Metmaacıym desene şuna canım!" Eh, bizim gibi artık sanatçı bile sayılmayanlara için de kötü bir yafta sayılmazdı doğrusu günümüzde matbaacılık. “İşte, öyle gibi biri şey,” diyerek soruyu geçiştirmiştim. Sahi, benim işimin adı neydi be?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi