Fevzi Günenç
OL MAHİLER…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Nereye gitti Gaziantep’imin güzelim sarı gülleri
Gaziantep’in simgesi gibi bir şeydi sarı gülleri. Ülkemin hiç bir kentinde yoktu böylesi. Can Yücel’in bir şiirinde dediği gibi:
“Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla ha düştü, ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.”
Biz de kara çalılar gibi yerden bitme o sarı güllerimizi çok severdik.
Bu vesileyle Haziranın üçüncü haftasında kutladığımız babalar günümüzü şimdiden kutlayalım bari.
***
Konumuz sarı güllerimizdi değil mi? Ben İbrahimliye doğru uzanan eski yazlık Vali Evi yolu üzerindeki sarı gülleri anımsıyorum. Ne kadar güzeldiler! Şimdi hepsinin de yerinde yeller esiyor. Köklerine kara bıçak vuruldu.
***
Antep Savunması için pek çok şiirler yazıldı, türküler yakıldı. Bunlardan en yakıcı olanı sanırım, Şerif Dai’nin:
“Kara imiş şu Antebin yazısı
Melemiyor koyun ile kuzusu” diye başlayan destanı şöyle sürer:
“Nerde benim mor sümbüllü bağlarım
Antep diye hazın hazin ağlarım...”
Ah şair, ah! Sen ağlama, biz ağlayalım. O mor sümbüllü bağlara Fransız gâvuru bu kadar kötülük edememişti. Biz ettik…
Kuyu eşsen on metre derinine ulaşıncaya kadar bereketli felhan toprak çıkan Değirmiçem Sarıgüllük, İbrahimli bağlarını, bostanlarını, Burç yöresinin topraklarını betonla kapladık. Kaplamayı da sürdürüyoruz.
Şimdi buralarda başımızı kaldırıp yüksekliğine baktığımızda şapkamız düşecek kadar yüksek olan binalarımızla gururlanıp duruyoruz. Oysa ağlamamız gerek.
***
Bu ne biçim anlayıştır? Bu ne biçim çıkarcılıktır. “Kimilerinin malı mülkü değerlensin, rant kapsın” diye o güzelim topraklarımıza acımasızca saldırırız. Ne bağcılık bırakırız geride, ne bostancılık…
Derler ki, kent gelişmesin mi?
Yeni yapılara gereksinme varsa, yapılmasın mı?
Yapısın elbette, yapılsın ama toprakları kayalık, kıraç, verimsiz Beylerbeyi yöresi dururken, neden bu bereketli topraklara saldırırız?
***
Şimdilerde yaygın bir söylenti var. Sözüm ona İsrailliler “adamlar tutarak” el altından Gaziantep yöresinden topraklar satın alıyorlarmış.
Helal olsun onlara. Alsınlar…
Ağlarsam namerdim.
Adamlar çölü cennete çevirdiler. Biz ne yaptık? Cenneti çöle çevirdik… Şimdi de ölümüzün başına oturmuş ağlıyoruz:
“Nerde benim sarı güllü bağlarım
Antep diye hazın hazin ağlarım...”
Ne ağlaması? Ağlamıyoruz bile. Gülüyoruz. Ne arsız şeyleriz!
***
Sen neymişsin ey rant!
Koca bir kentin hanesini işte böyle harabe edermişsin demek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.