Fevzi Günenç
Jülide Günenç’in “Sudan Korkan Balıklar”
Yayınlanma:
Güncelleme:
“Sudan Korkan Balıklar” romanının yazarı Jülide Günenç, yengemdir. En küçük kardeşim Sabri’nin eşi. Sabri için “en küçük kardeşim” dediysem bana göre küçük yani. Yoksa nerdeyse 60 yaşında şu 2010’lu yılların başında.
Küçük kardeşler biz ağabeyler için hep çocukturlar. Masallardaki üç prensten nasıl ki her zaman en küçüğü en başarılısı olur, bizim ailede de o öyledir. Öyle olmasaydı daha yazdığı ilk romanla, hit sıralamasında tepeleri zorlayan bir yazarı eş olarak seçer miydi kendine?
Jülide yengemin edebiyatla olan akrabalığını biliyordum. Ama onun bir romana soyunmuş olabileceği aklımdan geçmemişti.
Kolay iş değildir roman yazmak. Düşünün yengemim romanı 365 sayfa. Her sayfada 30 satır, her satırda 60 karakter var. Yani hiç düşünmeden, yazacağını kurgulamadan, öyle sıradan harflere basıp dursan, klavyedeki tuşlara 650-700 bin kez basman gerekir.
Uyurken koyun sayarsınız ya hani… Daha koyunların sayısı 100’e ulaşmadan uyuyuverirsiniz ya… İşte o koyun saydığınızın tastamam 7 bin katı emek verilmiştir bu romana.
Tuşlara ard arda basmak da öyle kolay işlerden değildir. Toprağı kazan amelelerden çok yorulur yazarlar ard arda tuşlara basarak.
*
Bir kaldırım sahafının sergilediği kitaplara bakıyordum. Benim gibi kitaplara bakınan birinin yer sergisindeki kitaplardan birine bastığını görerek çıldırmıştım. Nerdeyse yakasına sarılıyordum adamın.
“Bir yazarın, bir eserini bitirmesi ona kaç uykusuz geceye mal oldur düşündün mü hiç arkadaş! ” diye bağırmıştım.
Jülide yengem de “Sudan Korkan Balıklar” romanını, kim bilir “kaç yüz” uykusuz gece sonunda noktalamayı başardı.
*
Bir romanı okumadan önce yazarını tanımak istersiniz. “Sudan Korkan Balıklar”ın yazarını tanımanız için size ben yardımcı olabilirim:
Ninesinden aldığı Behiye adıyla da anılan Jülide Günenç 1954’de İstanbul’da doğdu. Çocukluk yılları Diyarbakır’da geçti. Orta okul öğrenimini bu kentteki Maarif Kolejinde, lise öğrenimini Ankara TED Kolejinde, yüksek öğrenimini Oxford Saint Clare’s Hall İngiliz Dili-Edebiyatı bölümünde yaptı. Bununla yetinmedi, Leeds Üniversitesi Psikoloji bölümünü de bitirdi.
Eh, bu kadar eğimden sonra artık hayata atılması gerekirdi, değil mi? O da bunu yaptı. Ülkesine dönerek İhracatçılar Birliğinde Fuarlar ve Uluslar arası İlişkiler Müdürlüğü görevini üstlendi.
Sonra?
Sonra kıta kıta gezdi. Avrupa, Amerika, Asya uzak doğu’da görevleri oldu. Bu görevleri sırasında ülkemize altın madalya ve onur ödülleri kazandırdı. Çok gezen, çok gören etkilenir elbette, yaşadıkları “beni yaz” der adama. O da yazdı. Pek çok anısı, incelemesi, makalesi yayınlandı böylece.
Kitabının adama sayfasına bakın neler yazmış Behiye Jülide hanım:
“Göklerde ararken Londra’da bulduğum aşkım, yoldaşım Sabri’ye ve onun kıymetli hediyesi biricik oğlum Behzat Cem Günenç’e… Allah sizi korusun.”
Çok hoş valla… Yazar eşleri, yazar çocukları imrenmez, kıskanmaz mı böylesini?
*
İzninizle kitabın içeriğine geçelim şimdi.
“Sudan Korkan Balıklar”ı ara başlıklarla bölümlere ayırmış yazar yengem. İlk bölümün adı “1901, Şehirde bir bahar günü.”
“Neden, doğumundan 53 yıl öncesinden başlıyor romanına bu yazar? ” diye düşünürseniz, yanıtı alabilmek için kitabı okumanız gerek. Hadi ben size bir el uzatayım, sorunun yanıtını yakınlaştırayım. Ama siz yine de okumazlık etmeyin “Sudan Korkan Balıklar’ı.
Romanın kahramanının kim bilir kaçıncı göbekten dedelerinden birinin, Kamer Sait Beyin yaşamından yola çıkmış galiba yazar.
Bu en büyük dede dertli. Üst üste üç kız çocuğu dünyaya gelmiş ama soyunu sürdürecek bir erkek evlattan yoksun.
Sonunda o da oluyor Tayyar bey dünyaya geliyor. Ne var ki dört yaşına kadar konuşamıyor bu çelimsiz çocuk bey. Bir gün ailenin hayatı sevince boğuluyor. Tayyar beyciğimiz, bahçede kahvaltı yapılırken “anne, baba” demeyi öğrenmeden ilk sözcüğünü deyiveriyor:
“Kuş! ..”
Yazar ayrıntıya girmeden büyütüyor Tayyar’ı. O artık, üç ablacığın kıskançlık krizleri arasında bey konağının el bebek gül bebek oğlu olarak “Sultani”yi bitiriyor. Diyarbakır’da o yıllarda “İdadi” yoktur. Küçük beyefendi, annesiz babasız büyük kentte ne yapar!
Karar veriliyor, oğul artık okumayacak, kısa yoldan hayata atılacak. Bunun için emsalsiz bir sanat öğrenmesi gerek. Paraya kıyılarak İstanbul’da yaşayan İsviçreli bir saat ustası Diyarbakır’a getirtiliyor.
Bir kaç yıl sonra Tayyar, ustalar ustası bir saat üreticisi olup çıkıyor. İşi öyle iyi öğreniyor ki, İsviçreli usta az daha kalsa çırağının çırağı olacak.
Kitap ilk sayfadan sarıp sarmalıyor, alıp götürüyor okuru. Yaşar Kemal ustamız gibi destansı, akıcı, tatlı bir üslubu var yengemin. Her yazara nasip olmaz böyle bir anlatım.
Ben “bu 365 sayfalık romanı, ne kadar zamanda, nasıl okurum” diye dertlenirken, baktım daha ilk gün, kitabın dörtte üçünü hatmetmişim bile. Şimdi, geriye kalan dörtte üçü de aynı hızla okurum da kitap bitiverir diye kaygılanıyorum.
Uzun yazı okumayı kimse sevmez. Hele bu bir kitap tanıtımıysa… O nedenle size biraz soluk vereceğim. Roman yazarı Jülde Günenç’ın “Sudan Korkan Balıklar’ından söz etmeyi, bir başka yazımda da sürdüreceğim.
Bu arada merakları için bilgi vereyim: Roman “Yalın Yayıncılık”tan çıkmış. Yayınevi Ordu Caddesi, Özbek Çarşısı 25/41 numarada. Beyazıt’ta, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünün karşısında. E-posta adresi: yalinkitap@yahoo.com
Kitabın ederi 20 TL ama internet kitapçılarından %20 indirimli edinmek olası.
Sözümü şimdilik yazara seslenerek noktalayacağım. Ellerine, gözlerine, beynine sağlık Jülide yenge. İlk yapıtın olmasına karşın çok başarılısın. Seninle gurur duyuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.