Hatırlamaz mıyım hiç “Zengin Ağa”yı

f2 Çocuklarımın anası şair/yazar emekli öğretmen Gülden Aldaş hanımla ortak bir işimiz için nüfus dairesinde, kuyruktaydık. Sıramızın gelmesini beklerken söyleşiyorduk. Konuşmamızdan, gazeteci ya da yazar olduğumuzu düşünen ardımızdaki bayan söze karışmıştı. “Bağışlayın... Gasteci misiniz?” Başımı sallamıştım. “Size sitemim var,” demişti. “Neden?” diye sormuştum. “Babamdan hiç söz etmiyorsunuz?” demişti. “Babanız kim ki?” “Zengin Ağa... Hatırladınız mı?” O güzel insan gözlerimin önüne gelince içimi bir sevinç kaplamıştı. “Hatırlamaz mıyım!” demiştim. “Duzlucasını az mı yedim!” “Öyleyse neden yazılarınızda ondan hiç söz etmiyorsunuz?” Doğru söylüyordu. “Onun nesi oluyorsunuz?” diye sormuştum. Kızıymış. “Sizinle bir söyleşi yapmak isterim. Babanızı anlatırsınız,“ demiştim. “Olur” dercesine başını sallamıştı. Buluşmamız gerçekleşmez korkusuyla, herkesin en çok merak ettiği konu hakkında bir soru sormuştum. “Babanıza neden Zengin Ağa” derlerdi?” Gülümsemişti. Altı kız kardeşlermiş. Uzun zaman oldu; belki rakam aklımda yanlış kalmış olabilir. Ama ondan, Gaziantep’imizin bu en eski, en renkli simalarından olan Zengin Ağanın, kızlarının çokluğundan dolayı bu “san”ı aldığını birinci ağızdan öğrenmiştim. Zengin Ağa Suburcu Caddesinde eyleşirdi çokça. Onu hep Dr. Mecit Barlas Caddesi ile Karagöz’e giden caddenin köşesinde görürdüm. “Dokdur Hamid bey de yiy bu tuzlucey yoorum... Bi yiyen bi daha yiy! Sen de yi Zengin’in duzlucasından...” diye seslenirdi gelip geçenlere. Bir yiyen, gerçektende bir daha yerdi onun duzlucasından. *** Bir gün Doktor Hamit beyin, arkadaşı Doktor Mecit Barlas’la oradan geçeceği tutmuş. Zengin ağanın kendi adını kullandığını görünce sinirlenmiş. “Ben senin duzlucanı ne zaman yedim ulan!” diye ona bağırmış. Dr. Mecit bey arkadaşını yatıştırmış. “Bırak garibanı, söylesin. Keşke “Doktur Mecit bey de yiy bunu” dese, sevinirim. Hele tadına bir bak da gör, haksız mı adam?” *** Zenginağa’nın “Duzluca” dediği haşlanmış nohuttu. İlikli kemikle kaynattığı için olsa gerek pek lezzetli olurdu. Sanırım haşlanmış nohuda “duzluca” adını takan da kendisiydi. “Oysa bugün pek kullanılmıyan o sözcük ne de güzel yakışmıştı  haşlanmış nohuda. Beyaz ambalaj kağıtlarından yaptığı külahlardaki haşlanmış nohuduna bir tutam da tuz eklediğinden “duzluca” adını vermişti her halde Zengin Ağa. Aradan yıllar geçecek, tuzlucadan esinlenen pek çok insan nohut dürümü satarak, nohut saraylar açacak kadar zengin olacaktı. Ama o kanatkârdı. Günlük geçimini sağlayacak kadırını satıp evinin yolunu tutardı. Keşke hâlâ yaşıyor olsan da bir kez daha tatasam o benzersiz tattaki “duzluca”ndan Zengin Ağa. “Keşke yaşıyor olsan” derken haksızlık ediyorum galiba. Çünkü sen hâlâ yaşıyorsun, seni tanıyanlarda. Işıklar içinde yat yüreğimizdeki yerinde Zengin Ağa! �n��ka@?� Х ahte ve kalabalık  bir "hayran" kitlesine sahiptir. Ancak tamamının ortak noktaları olan o hazin ve kaçınılmaz son geldiğinde yapa-yalnızdırlar!.. 2002 yılından beri halkın üzerine kabus gibi çöken ve yoksul halkın kanını yarasalar gibi emerek beslenen Akp iktidarı da tıpkı diğer diktatörler gibi gücünü alt sınıflardan almıştır! Çünkü bir toplumu elde etmenin en kolay yolu onu eğitimsiz bırakmaktır. Sonrasında siz onlara vaatlerde bulundukça, onlar sizi alkışlayarak takip edeceklerdir!.. Aslında Akp iktidara geldiğinden beri siyasi ve ekonomik yapılanmadan çok, dini yapılanma içinde olmuştur. Bir yandan Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığı ile yeni hadis ve yalanlar üreterek, "cennete giden yol Akp'den geçer!" inancını yaygınlaştırıp; diğer yandan da partili vekiller Tayyip Erdoğan'ı "Allah" yerine koyarak niyetlerini açığa çıkarmışlardır! Bir iktidar vekili çıkıp "başbakanımız  Allahın vasıflarını taşıyor!" derken; bir profesör çıkıp "karımı başbakanla yakalasam kıskanmam!" diyerek, eşini başbakana peşkeş çekiyor!.. Akp içinde cinsel vaatler o kadar çok ön plana çıkarılıyor ki, her parti görevlisi sanki tanrısal yetkilere sahipmiş gibi önüne gelene kırk huri dağıtıyor! Son yıllarda "huri" enflasyonundan geçilmez oldu!. Bütün bu faaliyetler siyasi partinin ötesinde ancak tarikat biçimidir. Tayyip Erdoğan'ın kamu oyuna sunduğu gençlik modeli; Hitler'in "ari ırk", Mussolini'nin ise "Muhteşem Roma" projesinin yeni bir versiyonuydu. Onlar nasıl ki faşizmi uygulamak için bu projelerini araç olarak kullandılarsa; Tayyip Erdoğan'da onların ayak izlerinden giderek faşizmi kurumsallaştırdı. Onlar nasıl ülkelerini polis devletine dönüştürdüyse, Türkiye'de de polis teşkilatı Akp gençlik kolları gibi görev yapmaya başladı. Diğer diktatörlerin model projeleri nasıl fos çıktıysa, Tayyip Erdoğan ve ekibinin "dindar gençlik" modeli de aynı şekilde fos çıktı! Başbakan sadece geçmişte söylediği "hırsızlık babadan oğulla geçer!" teorisini yaşama geçirmiş oldu. Kabataş senaryosu da  Hitler ve Mussolini'nin kullandığı taktiklerin bir benzeri idi. Önce o çiftin nikah şahitliğini yaptı. Onlar da tarikatın kendilerine verdiği görevi yerine getirdiler. Sonra da "ben gözümle gördüm!" diye yalan söyleyen bir kaç tane namus ve şeref yoksunu medyatik isim!.. Başta "benim bacıma saldırdılar!.. üstüne işediler!.. camiye ayakkabılarıyla girdiler!.. camide bira içtiler!.." diyerek, cumhuriyetçilerle gericileri bir birine karşı kışkırtan  Akp liderinin bütün iddiaları fos ve yalan çıkmıştır! Delil gösteremediği için bu kez de adli tıp belgelerinden söz ederek komik duruma düşmektedir. Herkes biliyor ki; bu iktidarda hırsızlık ve yolsuzluğa bulaşmayan tek yetkili dahi yoktur. Görevden almalar, atamalar ve düzenlemeler bunun içindi. HSYK değişikliği bunun içindi. Maksat, hukuktan kalan son kırıntıları da ortadan kaldırarak hırsızları temize çıkarmaktan başka bir şey değil. Durum böyle iken; adli tıbbın başbakandan gelecek bir telefona göre rapor oluşturacağı çok açıktır!.. Tek tesellimiz, diğer diktatörlerde tecelli bulan halk adaletinin bizim ülkemize de bir an evvel gelmesi olsun!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi