DÜN, BUGÜN, YARIN…

DÜN, BUGÜN, YARIN… Hedik Nereye Gitti? “Hedik nedir bilir misiniz?” sorumu okuyunca askerliğini doğuda yapanların hemen parmak kaldırdığını görür gibiyim. Onlar bilmeyecek de kim bilecek hediği? O zaman parmak kaldıranlardan alalım yanıtı da: “Hedik bir tür kar ayaklığıdır. Yoğun yağışlı yerlerde ayağınıza bağlarsınız, kara batmadan yürümenizi sağlar.” Durup dururken nereden aklıma geldi? Sözünü etmek istediğim hedik o hedik değil. Buğdayın kaynatılmasıyla elde edilen bir tür yiyecektir bizim hedik. Kışlarla, yıllarla birlikte o da kayıplara karıştı. Artık evlerde buğday kazanları kaynamıyor. Hedik de yapılmıyor. Türk halkıdır bu. Kadınıyla erkeğiyle Nasrettin Hocanın torunlarıdır. Gelin isen fırsatı bulmuşken dokunursun Kaynanaya: “Çarşıda hedik kaynana Dişleri gedik kaynana Oğlun buğday getirdi Kaynatıp hedik yaptık Birlikte yedik kaynana.” Yeni kaynanalar memnun, gülümsüyor: “Buğdayı buldun da işin hediğe kaldı. Haydi, yap da yiyelim yapabiliyorsan sakalım. Bir de diş hediği var. Diş hediği eski bir Oğuz geleneğidir. Bebeğin ilk dişinin çıkışını kutlamak için yapılan hedik, çocuğun dişlerinin daha sağlam olması, çabuk büyümesi dileğiyle kaynatılırdı. Hedik töreni yakın eş dost ahbap arasında yapılırdı. Yesinler, diye konuklara dağıtılan hedik tabaklarının içine boncuk ya da yüzük gibi bir şey saklanırdı. Saklanan şey kime çıkarsa, onun çocuğa bir armağan alması gerekirdi. Hediği en son çok yıllar önce toprağı bol olası Zeliş annemden yemiştim. Bir köylü kızı olmasına karşın, çok kısa zamanda kentlilere taş çıkartacak denli modern yaşama uyum sağlamayı başarmıştı anneciğim. Yine de gelenekleri yaşatmak için çırpınırdı. Üzüm bağlarımız kalmasa da, halden bir iki mahra üzüm satın alır, mutfakta şıra yapardı. Sadece bastık, tarhana değil, üzüm sucuğu bile batırırdı o daracık mekanda güzel annem. Hedik yapmayı da unutmazdı arada. Onun kaynattığı hediği yemenin tadına doyum olmazdı. “Kele Zeliş Hanım, acı hedik yap ta yiyek,” diye bize gelen komşu kadınlar bile olurdu. Bugün PTT’de işim vardı. Yanı başımda sırasını bekleyen yaşlı hanımı anacığıma benzettim. İkide bir kendisine kayan kaçamak bakışlarımı yakaladı. Gülümsedi. Bu gülümseme hanekleşmeye kapı açtı. Elinde bir elektrik kesme ilmühaberi vardı. Bugün son günüymüş. Yatırmazsa elektrikleri kesilecekmiş. Onunla da kalınmayacak 19.90 lira açma kapama kazığı ödemek zorunda kalacakmış. “Elektrik şirketi bu adeti de yeni çıkarttı…” diye sızlandı anacığıma benzettiğim kadın. 30 günün borcumu 31’nci gün yatırdıysan yatırdın. Yoksa kazık hazır.” Bunlar yetmiyormuş gibi başımıza bir de doğalgaz ateşi yağdı. Politikacı 81 ilimizi doğal gaza kavuşturacağız diye kas kas kasılıyor. Meğer işin içinde çapanoğlu varmış. Elbette  yaygınlaştıracaklar. Yüz liralık gaz kullamınıza 80 lira da gaz vergisi bindiriliyor. Oh, kebap! Yeme de yanında yat. Bunu çıtlatacak oldum anacığıma benzettiğim hala gülümseyebilen hatun teyzeye. “Günaydın,” dedi dalga geçercesine. “Daha yeni mi uyandın? Bin buçuk lira maşala zaten geçinemiyoruz, buna bakmayıp zam üstüne zam yapıyorlar. Fırsatçılar takmışlar gözlerine karaborsa gölüğünü, ucuza aldıkları malı bize zam üstüne zam yaparak kakalıyorlar. Dün bir lira olan her şey bugün iki lira. . İki yakamız bir araya gelmiyor. Bu kadarcık gelirle geçim mi olur? Utanmadan bir de ‘tasarruf et!’ derler bize. Bir çocuk daha doğur derler. Aldığımız maaş cebimizde kaç dakika duruyor ki? Hepsi culuba yani kredi kartlarına…” “Aylık giderin gelirinin iki katından fazla. Yakamızı nasıl ilikleyebiliyoruz? Kredi kartlarıyla aldığımız faizlerle… Eee, faizler birike birike ne olacak? Günün birinde icra kapıya dayanacak.” “Bir dokun, bin ah dinle” dediği bu olmalıydı. Kuyrukta birbirimize gülümsemeyle başlayan dert ortaklığı hep onu konuşturdu. Bir nokta koysaydı da sözü kapabilseydim. Ona anneme çok benzediğini söyleyecektim. Annemin yaptığı hedikten söz edecektim. Hediği hatırlayıp hatırlamadığını soracaktım. Sırası geldi. Kalktı, gülümseyerek vedalaştı benimle, gişeye yürüdü. Ona soramadım, size sorayım bari? Sahi, hedik nereye gitti? Onu tanıma şansınız bile olmadı mı yoksa? Paran ola da hediklik buğday alasın. Buğday ala da hedik yapıp yiyesin! Her şey içimize ukde kaldı. Bu gidişler Afrikalılardan farkımız kalmayacak. Kim bilir yarın bir gün artık bizim çocuklarımız da açlıktan ölecekler. Hey gidinin Sam Amcası! Doldur bakalım keseni insanları öldüren, kentleri yıkan, ülkeleri batıran silahlarını satarak. Kazandığın onca paranın bir centini götürebilecek misin kakalım kabristana? Bugünler sana da kalmaz be yahu!    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi