Fevzi Günenç
Dedem, babam amcalarım…
Yayınlanma:
Güncelleme:
'Amca baba yarısıdır' derler ama ben amcalarımdan babalık filan görmedim. Aksine çıkarımızı zedeledi büyük amcam Kemal bey. Maddi değil manevi anlamda...
Küçük amcam Burhan Cahit ise kardeşim gibi bir şeydi. İkisine hatta babama dahi kırgınlığım var. Dedem Ökkeş Bahri Günenç adına...
Her üçü de eli kalem tutan insanlardı. Babamın matbaası vardı. Haftalık Şirinnar gazetesini çıkarırdı.
Kemal amcam meraklı bir insandı. Babasının ağzından cımbızla çeker gibi çekip alarak bilgi dağarcığını epeyce doldurmuştu. Ama öğrendikleri hep kendinde kaldı.
Burhan Cahit amcam ise birkaç gazetenin genel yayın müdürlüğünü yaptı. Köşe yazarıydı da aynı zamanda ama babasını anlatan yazılarını görmedim pek.
Bir ara dedemle ilgili bilgi istediğimde bana Yeni Ülkü (sonra Haber oldu) gazetesinde yayınlanmış kırık dökük bir şeyler gönderdi.
Dedem gibi Harbiye eğitimi görmüş. Cepheden cepheye koşan, Deli binbaşı olarak nam yapmış biri hakkında hiç bir şey yazılıp çizilmemesi doğrusu kanıma dokunmuştur hep
Gerçi dedem de kendisinden söz edilmesini sevmezdi pek. Yine de her üç oğul da bir şeyler değil çok şey yazmalıydılar babaları için.
***
Ne yapayım, ayağımda demir çarık, elimde asa yollara düşüp, iğne ile kuyu kazarcasına bir şeyler buluşturup çıkartarak onların savsakladığı bu eksizliği gidermeye çalıştım ömrümce.
Bu anılardan en ilginci 'Antep savunması sırasında yapılan huruç hareketinde Kemal amcamın bebekken yaşama yeniden nasıl tutunduğuyla ilgili.
Fransız gâvuru Anteplilere aman vermiyor. Toplarla evleri yerle bir ediyor. Nice sivil canlar da yok oluyor arada. Bunun üzerine Antepliler huruç'a karar veriyor. Önce 'huruç'un ne olduğunu açıklamalıyım galiba. Sözlükte bu sözcüğün karşılığı 'çıkma, çıkış, göç' olarak geçiyor.
Demek ki aile reisleri çoluk çocuğunu ölümden kurtarmak için Fransız muhasarasını yaracak, onları güvenli bir ortama götüreceklerdi...
***
Dedem o günlerde Sarımsaktepe Cephe komutanı. Heyeti merkeziyeden izin alıp aileyi köyümüz Sarıt'a götürmeye karar verir aileyi. Yola çıkan kimler var kafilede?
Dedem, ninem, 5-6 yaşlarındaki Babam Necip, ondan iki yaş küçük olan büyük halam Zahide, daha da küçük olan Fatma halam ile henüz kucak bebeği olan Kemal amcam.
Leman halamla Cahit amcam daha doğmamışlar. Bir de aile bireylerinden ayrı tutulmayan, bebelerin dadısı Fatma bacı var aralarında.
***
Bebek bu, 'ağlarsam ses duyulur, Fransız gavuru yerimizi ayrımsar, üzerimize ateş yağıdırır'ı, 'hepimiz ölürüz'ü nereden bilsin? Durmadan ağlayası tutar. Bu ağıt kafiledeki herkesin yaşamını tehlikeye düşürmektedir
Ana ile baba karar verir. Ninem Asya hatundur ana dediğim. Bebeği orada bir çalının dibine bırakıp yola revam olacaklar. Yürekleri yana yana yaparlar düşündüklerini.
Çalının dibinde hemen ağlayıp dursun artık bebek amcam.
***
Dadılık bir sanattır. Anasının sütü yoksa kendi memesini verir bebenin ağzına. Hastalanırsa başında sabahlar. Kendi yavrusu gibi sever, kollar baktığı yavruyu.
Herkesin özü dövse de Fatma bacının özü dövmez Kemal amcamı orada bırakıp gitmeye.
Bebenin yanına çömelir. Artık nereden, neden edindiyse, koynundan çıkarttığı keseden tırnak ucu kadar afyonu amcama yutturur.
Afyonu yutar yutmaz sesi kesilir çocuğun. O da bebek amcamı kucaklayıp kafileye yetişir.
O gün yutturulan tırnak ucu kadar afyon bebeğin hayatını kurtarmıştır ama onun farklı biri kalmasına neden olmuştur.
Kemal amcam bunun cezasını hayatının hemen hemen her bölümünde çekecektir.
Bu konudaki söyleşimizi gelecek yazımızda sürdüreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.