Dayım Köyde Kahve Açıyor

Bay Şafak Öyküleri: İkinci Bölüm-1 Dayım Köyde Kahve Açıyor Karar vermişti dayım. Artık bizim köyün de bir kahvesi olacaktı. Bunun için zaman yitirmeden kolları sıvadı. Her şey büyük bir gizlilik içinde yapıldı. Bir zamanlar kooperatif olarak kullanılan harabeye dönmüş yapıyı kendi elleriyle güzelce onardı Şafak dayım. Sıvasını, badanasını tek başına yaptı. İsteseydi köyden yardıma gelecek bir yığın insan bulurdu. Ama bunu yapmadı. Kahve “kahve olarak” ansızın ortaya çıkmalıydı. Köylülere sürpriz yapacaktı. Uzun çalıştı dayım. Ben de yardım ettim kendisine. Eski kooperatif yapısını gıcıra dönüştürdük. Kahve dediğin aydınlık olmalıydı. Dayım duvarlardan birini yıktı. Kocaman bir pencere koydurdu bunun yerine. Sonunda kahve çalışacak hale getirilmişti. Dayım, köyün en hatırı sayılır kişisi olan Hoca Mehmet efendinin oğluydu. Ona omzuna peşkir atıp isteyenlere çay taşımak yakışmazdı. Hele ocağa geçip çay demlemek hiç de ona göre bir iş değildi. Ayrıca dedemden de çok çekiniyordu Şafak dayım. Bu kahve açma işine Hoca babası ne diyecekti bakalım. Öyle ya, şimdiye kadar köyün hiç kahvesi olmamıştı. Köye gelen konuklar yeni muhtarla eski kiyaların konuk odalarında ağırlanırlardı. Köylüler de geceleri burada toplanırdı. İçlerinden birileri çıkar, yarım yamalak öğrendiği aşık öyküleri anlatırdı. Herkes onları ağzı açık dinlerdi. Böyle geçerdi köyün geceleri. Gündüzleri ise zaten herkes işinde gücündeydi. Kahvehaneyi çekip çevirmeleri için ketten boydak iki adam buldu dayım. Sözüm ona zamanında kahvecilik yapmışmış bunlar. Kahvede çalışacak olan bu iki adamın birinin adı Hüsmen’di, öbürününki Kamil. Hüsmen ocakçılıkta, Hüsmen ise garsonlukta uzmanmış. Duy da inanma… Daha ilk günden ne mal oldukları anlaşıldı ikisinin de ocakçının demlediği çay bulaşık suyu gibi sapsarıydı. Garson ise servis yaparken ayağı tökezleyip düştü;  çay bardakların nerdeyse yarısını ilk günden kırdı. Sabırlı adamdı deyım. “Yerlerini garipsediler,” dedi. “Alışırlar.  Daha iyisini yaparlar zamanla.” Hüsmen’le Kamil’in yeme içmesini dayım sağlayacaktı. Oğulcuğunu çok seven Fatma ninem bu konuda ona suç ortaklığı yapmayı üstlenmişti. Kahvenin iki çalışanı Geceleri kahvede yatacaktı. Ayrıca gündelik ücret de alacaklardı. Ücretleri kahvenin o günkü gelirinin yarısını bölüşmek olacaktı. Köylük yerde en önemli reklam aracı fısıltı gazetesiydi. Dayım birkaç kişiye: “Eski okul binasını kahve yaptık. Artık bizim köyümüzün de bir kahvesi var. Açılış şerefine bu gece çaylar şirketten,” deyiverdi. Ayrıca kahvenin radyosu olduğunu da duyurdu. Hem de bu radyo, Mamo kiyanın odasındaki gibi sadece ajans dinlemek için açılmayacaktı. Oldukça büyüktü akü’sü. İster “ajans” ister “Yurttan Sesler…” dinle. Perihan Altındağ Sözeri’yi. Münir Nurittin’i, Safiye Ayla’yı… Dinle dinleyebildiğin kadar. Sonraki günlerde çay parayla da verilmeyecekti. İsteyen çay karşılığında iki yumurta getirebilirdi. Yumurta getiremeyenler için çay ocağının duvarına çizikler çizilecekti. Borçlananlar, ekin derlenip satıldıktan sonra ödeyebilirdi biriken çay paralarını. Bir saat içinde fısıltı gazetesi haberi köyün bütün erkeklerine duyurmuştu. Akşam bastırınca kahvenin kapısına lüküs lambasını yakıp asmıştı dayım.. Işık ta öteden çekiyordu köylüleri kahveye. Girişe asılı olan tabelada ise kahve diye yazmıyordu. “Kıraathane” diye yazıyordu. O zamanlar kahvenin adını Kıraathane koymuştu Gazi Paşamız. Kiyaların köy odasında sus pus oturmaktansa köy kıraathanesine gidip hoşça vakit geçirmekten güzel iş mi olurdu. Okma yazmayı bilenler olsa gazete, kitap da getirirdi dayım. Şimdilik bunlar bir kalem geçilecekti. Çakma kahvecilerin yaptığı çaylar bulaşık suyunun kaynatılmışıydı ama bu hiç de önemli değildi. Köylüler kiyaların odalarında çok daha kötülerini de içmişlerdi. Konuşmaktan yorulanlar burada kağıt, domino, dama da oynayabiliyordu. İlk gece kahve dolup taştı. İkinci gece ilk geceki kadar kalabalık olmasa da epeyce müşteri vardı. Dayımın hesabına öre kahveye müşteriler sadece geceleri gelebilecekti. Ona bu da yetiyordu. Ne var ki köylü sürpriz yaptı. Çoğu gündüz işini savsaklayıp kapağı kahvede almaya başladı. Dayımın keyfi yerindeydi. Ancak, içinde sadece bir korku vardı. Haberi eninde sonunda Hoca babası da duyacaktı. Bakalım bu kahve işine dedemin tepkisi ne olacaktı? Beklenen korkulu an üçüncü gece oluştu.. Kahvenin en civcivli saatiydi. Her kafadan bir ses çıkıyordu. SÜRECEK    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi