Bir namazlık saltanatın olacak…

Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35 Yaş şiirinden alınacak çok ders var. “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder, /Dante gibi ortasındayız ömrün/Yalvarmak, yakarmak nafile artık/Gözünün yaşına bakmadan gider(…) Neylersin ölüm herkesin başında/Uyudun uyanamadın olacak/Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında/Bir namazlık saltanatın olacak/Taht misali o musalla taşında.” *** Vehbi Koç’a atfedilen bir anekdot: Baba Koç “Bak oğlum, gör işte,” der oğluna yazdığı son mektubunda, “İnsanı öte yana çorabıyla bile bırakmıyorlar.” Dün Egemeni bir açık hava mitinginde konuşurken izledim tv’den. Yüzü gözü şiş içindeydi. Peltek peltek konuşuyordu. Belli ki iyice rahatsızlanmıştı artık. Öteden beri söylenip duruyordu zaten gizli tuttuğu, “amansız bir rahatsızlığı var,” diye. Buna karşın zulmünden mahrum bırakmıyordu yine de izleri(!) *** Onun bu hali rahmetli Menderes’e yakıştırılan bir fıkrayı anımsattı:  Baba oğul aynı uçakta seyahat ediyorlar. Gazeteci oğul Menderes’e sorar: “Şu anda gerçekleşmesini hayal ettiğinizi tek şey nedir?” Oğlun yanıtı: “Bu uçağın düşmesi, kimsenin kurtulamaması…” “Ama zaman siz de ölürsünüz.” “Varsın öleyim, hiç değilse memleket bir zalimden kurtulur.” Nerdeee şimdi o oğullar… *** Lokman Hekim için de konumuzla yakınlığı olan bir söylence: Kurtlarla, kuşlarla, otlarla, çiçeklerle konuşabilen Lokman ölümsüzlüğün çaresini bulmuş. Misis köprüsünden geçerken, meslektaşı olan arkadaşına: “Elimdeki şu kâğıtları görüyor musun? diye sorar. “Görüyorum, nedir o?” “Ölümsüzlüğün reçetesi.” “Ne yapacaksın peki şimdi onu? “İşte böyle, parça parça edip bu köprünün altından akıp gidin sulara fırlatacağım.” Dediğini de yapar. Şaşkına dönen arkadaşı: “Ne yaptın Lokman!” diye haykırır. “Böyle mucize bir buluş yok edilir mi!” Lokman Hekimin yanıtı: “Yapmam gerekeni yaptım. Evet, bu reçeteyi yırtıp sulara atmasaydım, milyarlarca insan ölümsüzlüğe kavuşacaktı. Ama ülkemi yöneten zalim Egemen de sonsuza dek yaşayacak, insanlara sonsuza dek zulmedecekti.” *** Ayn sözcüğünün kök anlamının “göz” olmasına karşın, bu sözcük tutkular, duygular anlatan bakış vb anlamlar da içermektedir. Tab sözcüğünün anlamlarından biri de tabiat, doğa’dır. Doğa kadar benzersiz güzellikte olduğu için yöre Egemeninin baş danışmanı oğluna bu adı vermiş olsa gerek. Söylenceye göre Ayn, zamanın Egemeninin kızıdır. Tab da Egemenin baş danışmanının oğlu… Birbirinden güzel ve yakışıklı olan bu iki genç birbirine gönül verir. Egemen ölünce yerine geçen kızı Ayn yaşadıkları kente bir kale yaptırmak ister. Bu kale sadece  yörenin düşman saldırılarına karşı güvenliği sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda iki sevgilinin çevreyi en yüksek yerden izleyerek daha da mutlu olmalarını sağlayacaktır. Bir gün Ayn sevgilisi Tab ile kenti dolaşırken bir cenaze alayı ile karşılaşır. “Bunlar ne yapıyorlar?” diye sorar Tab’a. Tab: Bir ölüyü gömmeye götürüyorlar. Ayn şaşırmıştır. Ölüm nedir?” Tab açıklar: Ölüm her insanın engel olamayacağı sonu, yok oluşudur. Ayn büyük bir düş kırıklığına uğrar. “Madem ki bu dünya ölümlü bir dünyadır. Öyleyse ben neyleyeyim geçici seyri sefayı, neden yaptırıyorum ki bu görkemli yapıyı” diyerek kalenin yapımını durdurur. *** Sözümü dünün egemeninden bugünün egemenine getirmek istiyorum: Bu dünya ölümlü bir dünya ey Egemen! Yarına sen de kalmayacaksın. Kalacak olan sadece ardında bıraktıkların olacak. İyi şeyler yaptıysan iyilikle anılacaksın, iyi şeyler yapmadıysan belki de unutulup gideceksin. Ona göre düşün taşın. Öbür dünyaya bir tek çorabınla bile gidemeyeceksin. *** Bu arada aklıma gelmişken söyleyeyim: Egemenin gadrine uğrayan son basın mağdurları Can Dündar ve Erdem Gül, size de geçmiş olsun. Şair Sabahattin Alinin dediği gibi: “Kurşun ata ata biter/Yollar gide gide biter/Ceza yata yata biter/Aldırma gönül, aldırma.”  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi