Fevzi Günenç
BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: İKİNCİ BÖLÜM-9
Yayınlanma:
Güncelleme:
BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: İKİNCİ BÖLÜM-9
“Hangi köydensiniz siz?”
“Sarat’tanız.”
“Sarıtlı bir asker arkadaşım vardı. İyi çocuktu. Çavuş olmuştu. Çok iyiliğini görmüştüm. Adı neydi? Neyse… Sarıtın sütü yoğurdu yağlı olur. Karpuzları kabak çıkmaz. Kavunları bal kavunudur.
“Öyledir.”
“Üzümleri ince kabukludur, şirindir. Sebzeleri boldur. Hile nedir bilmezler Hemi de her şeyiniz organiktir. Arada bir, bir sepet bir şeyler getirirseniz yavaş yavaş ödeşiriz.”
İşte buna aklı yatmıştı Gülüş’ün.
O iş kolay canım,” demişti. Senin istediğin meyve sebze, yumurta üzüm, kavun karpuz olsun. Tamam, arabayı aldık gitti.”
Gülüş’ün karar vermesinde etkin olan bir şey daha vardı. Bu beleşe gelen araba stayşındı. Mali içine doldur, arka kapıyı aç, olurdu sana dükkân.
“Kesin karar verdiyseniz notere gidip devir işlemini yaptıralım,” diye konuştu dükkâncı, İpsiz’e bakarak.
İpsiz Gülüş’ün gözlerine bakıyordu. Ne de olsa her zaman her işte son karar ondan çıkardı.
“Bu iş oldu,” der gibi başını salladı Gülüş.”
“Oldu, dedi İpsiz de. Sanki karar kendisi vermiş gibi. “Oldu olmasına da ağam, hemen mi yaptıracağız muameleyi?”
“Hemen yaptıralım bu iş bitsin,” dedi dükkâncı. Alın gidin arabanızı.”
“İyi de… Şu anda yanımızda muameleye harcayacak kadar da paramız yok.”
Sanki yarına kalırsa olacakmış gibi… Sen hiç iki onlukla bir beşliği bir arada gördün mü be hey İpsiz Ahmat?”
“O iş bende,” dedi dükkâncı. Sizden para isteyen mi var?.
Dükâncının kullandığı arabaya bindiler. Uzakta olmayan notere giderken pompadan yakıt aldılar.
“Ne kadar dolduralım abi?” diye soruyordu Petrolcu.
Yarım depo…”
“Amma da cimrisin ha ağa,” dedi arsızlığı iyice ele alan Gülüş. “Ağanın eli tutulmaz, derler ama seninki tutuluyor galiba. Yaptın bir iyilik depoyu fulla bari. Altında kalmayız korkma. Organik getireceğiz ya sana.”
Adam güldü.
“Fulla,” dedi Petrolcuya.
Petrolcu depoyu doldurdu. Parasını aldı. Yeniden ola koyuldular.
Noter kalabalık değildi. İşleri uzun sürmedi. Satış anlaşmasına, filanca marka, filanca model binek otosu Kavaklı mahallesinde dükkancı Sait İşbilir ile Sarıt köyünden Gülüş hanım ve Ahmat İpsiz beye bütün hak ve mükellefiyetleriyle devren satılmıştır. Satan…, Alanlar…
Gülüş bu son maddenin ne olduğunu anlamamış olsa da pimpiriklendi. Noterden açıklama istedi.
Noter:
“Arabayı dilediğiniz gibi kullanma hakkına sahip olmanıza hak diyoruz. Mükelleiyetlerine gelince…” Biraz duruladı Noter. Sonra aceleyle bitiirdi sözünü.“Vergilerini filan ödenmesine de mükellefiyet diyoruz.”
Kaçın kur’ası Gülüş. Kaşlarını çatarak dükâncıya sordu.
“Bunun birikmiş borcu morcu yok, değil mi?”
“Olur mu hiç canım. Bir kuruş borcu çıksa bile, gelin ben öderim size.”
Tam anlamıyla tatmin olmamıştı Gülüş ama Noterin acele etmesi nedeniyle uyduruk imzasını çaktı evraka.
İpsiz ise imza atmayı bilmediği için parmak bastı.
Araba artık resmen Gülüş’le İpsizindi.
“Ehliyetin var mı?” diye sordu adam, geri dükkâna döndüklerinde.
“Yok.”
“Yoksa da alırsın artık.”
Okumuşluğum da yok. Diplomam da…”
İpsiz Ahmat anlattı. Askerliğini kademede yapmıştı. Bütün kademe erleri gibi araba kullanmayı o da öğrenmişti. Ehliyet-mehliyet hak getire ama, direksiyonu iyiydi.
“O zaman sen de sabah erken gelir, akşam geç dönersin köye. O saatlerde trafik-mirafik olmaz.” SÜRECEK
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.