NERDEN NEREYE – 2/ Mersin

    Bu gün için Dünya haritasını önümüze serip bir bakalım! Din adına en vahşi katliamlar yer kürenin neresinde yapılıyor? En çok hırsızlık, uyuşturucu ticareti, taciz, tecavüz, açlık, insan hakları ihlali, yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, sağlıksız yaşam koşulları vs. nın yer kürenin belli bir bölgesinde toplandığını görüyoruz. Asırlar boyunca Papa ve rahiplerin Engizisyon ile zulüm ettiği Avrupa toplumu; dinin bir yaşam biçimi delilde, sadece bireylerin fizik ötesi algıları ile ilgili bir inanç sistemi olduğunu anladığı için bu gün refaha kavuşmuştur. Eğer böyle olmasaydı, bilim dinin baskısı altından kurtulamayacak ve hiç bir buluş da olmayacaktı... Peki, sözünü ettiğimiz bölgede yani İslam coğrafyasında bu gün durum nasıl? Bu yazı dizimizin önceki bölümlerinde xı. yüz yıla kadar İslamiyet’te bilim adına ilerleme olduğunu, bunun nedeninin de Roma imparatorluğu zamanında Avrupa'dan gelerek buraya yerleşen yabancılar olduğunu anlatmaya çalışmıştım. İslamiyet bu tarihe kadar bölgeye tam olarak hakim olamadığı için, Arap olmayan nüfuslar farklı felsefi inançlarını koruyarak yeni gelen topluluklardan  Aristo ve Platon felsefesini öğrendi. Araplar ise öteden beri aşiretlik sistemiyle yaşadıkları için, her türlü yenilik ve bilime kapalıydılar. Bu yüzden de İslamiyet, Araplara rağmen yükselme dönemine girdi... Bölgede küçük emirlikler şeklinde varlığını sürdüren Araplar, Haçlı seferlerine karşı direnemediler. Böyle olunca da savaş daha çok Türklerle, haçlılar arasında yoğunlaştı. Bölgenin en güçlü devleti olan Selçuklu Devleti, aynı zamanda İslamiyet’inde temsilcisi durumundaydı. Türklerle Arapların farklı olan örf adet ve gelenekleri dinede yansıyordu. Bu yüzden İslam düşünürlerinin çoğu Türkler arasından çıkmıştır. Yaklaşık olarak dokuzuncu yüz yıldan, on üçüncü yüz yıla kadar devam eden bu ilerleme, çoğuna göre İslam Rönesans’ıdır. Hâlbuki ki burada ilerleme gene Avrupalı düşünürlerin Araplara taşımış oldukları felsefi akımlar sayesinde olmuştur. Arapların bu çağa pek fazla katkısı olmadığı gibi, İslam’ın güçlenip bölgeye tam olarak hakim olmasından sonra da tekrar gerileme ve yasaklar başlamıştır. Özellikle de XXII. yüz yıl sonuna doğru Selçuklu sarayında etkin olan İmam Gazali ile, bilim ve felsefede gerileme başladı. Çünkü Gazali fizik, matematik ve tıp gibi bilim dalları ile uğraşmanın Allah'a şirk koşmak olduğunu ileri sürerek; bu konuda önemli çalışmalar yapmış olan İbni Sina, Farabi ve Ömer Hayyam gibi bilim adamlarını kafir ilan eder. Bunun ardından tasavvuf, tarikat gibi ezoterizme dayalı yollarda, İslamiyet içinde güçlenerek çoğaldılar. Zaten okuma yazma bilmeyen tarikat üyeleri ne kadar cahil olursa, tarikat da o kadar güçlü olurdu. Çünkü bütün tarikatlar ayakta kalmak için kendilerine uygun hadisler uydurarak, Kuran'da yazılı olanları müritlerinden sakladılar. Böylece bilimden uzaklaşan İslam dünyası, yakalamış olduğu "altın çağı" kaybederek karanlığa büründü. Padişahlıkla yönetilen ve arap coğrafyasının büyük bir bölümüne hakim olan Osmanlı İmparatorluğu daha çok din devleti gibi görünmektedir. Bilim, sanat, felsefe ve edebiyat alanında hiç bir ilerleme gösterememiş, daha çok yasaklama yolunu benimsemiştir. Eğitime önem verilmediği için cahil kalan halk, Araplar gibi giyinip kuşanmayı din olarak benimsemiştir. Bir zamanlar din adamları için cennete, ama halk için ateşten bir cehenneme dönüşen Avrupa, yakalamış olduğu bilimsel çizgi ile rahata kavuşurken, İslam dünyası her şeyi haram bulup din adına yasaklamaya devam etmiştir! Tıp, fizik, matematik zaten Allah'a şirk koşmaktı, kimya ile uğraşmakta şeytan işiydi!... Bunlarla uğraşmak her ne kadar haram olsa da, gerektiğinde Müslüman olmayan hekimlerden faydalanmakta sakınca görmüyorlardı. Osmanlı saraylarında görev yapan hekim başları, sarraflar, çalgıcılar ve diğer sanatçılar Müslüman değildi. Bu kısa özetler üzerinden değerlendirme yapıp günümüz İslam dünyasına tekrar bakacak olursak, Ortaçağ Avrupa'sının yaşamış olduğu karanlığı bu gün İslam ülkelerinde daha da koyulaşmış olarak görüyoruz. 1400 yıllık tarihinde hiç bir İslam ülkesinin bilime zerre kadar katkısı olmamış, ama gavur biliminin nimetlerinden faydalanmayı da ihmal etmemiştir!.. Engizisyon mahkemelerinin yerini alan şeriat mahkemelerinde yargılanan aydın ve sanatçılar en ağır cezalara çarptırılmışlardır!.. Mollalar, kabile reisleri ve aileler tarafından yönetilen Araplar hiç bir zaman modern devlet olamamıştır!.. XXI yüz yılda yaşıyor olmamıza rağmen hala demokrasi, temel insan hak ve özgürlükleri konusunda ancak Ortaçağ seviyesinde kalmışlardır. Türkiye'de sayıları milyonlarla ifade edilen imam, hoca, üfürükçü, muskacı ordusu hala sakızın orucu bozup bozmayacağını tartışıp, cennette paylarına kaç huri düşeceğinin hayali ile avunurken; Suudi Arabistan gibi aile devletleri, kadının bir "memeli hayvan" türü olduğunu keşfederek, büyük bir bilimsel buluşa imza atmış olmanın zafer sarhoşluğunu yaşayabilmektedir! Birey olarak ağırımıza gitse de, toplum olarak bizden daha zeki ve çalışkan olan Avrupa cahilliğimizden çok iyi faydalanmaktadır. Değişik grup ve inançlara böldüğü Müslümanları kolaylıkla savaştırarak savaş sanayii üzerinden büyük rant elde etmektedir... El Kaide, Işid gibi bir çok terörist örgütlerin kurulmasında rol alan Amerika, onlarla işi bittiğinde terörist ilan ederek kaldırıp atmaktadır. Cumhuriyete geçişle birlikte yönünü Avrupa'ya çeviren Türkiye, Araplardan bir kaç adım önde olmasını Avrupa ile olan ilişkilerine borçludur. Ancak ne acıdır ki son on beş yıldan beri ülkeyi yöneten iktidar Türkiye'yi modern devlet konumundan hızla uzaklaştırmaktadır. Hukuk ve adalet bitmiş, işsizlik, açlık alabildiğine ilerlemiştir! Devletin bütün kurumları halka karşı nefret ve kin kusmakta, hak aramaya teşebbüs edenler ya vatan haini ya da terörist olmakla suçlanmaktadır! Diyanet ve siyasi iktidar, aynı eski Avrupa devletlerindeki papa-kral ortaklığı şeklinde çalışmaktadır... Dini kurumlar sadece siyasi erkin propaganda merkezine dönüşmüş durumda ve halkı iliklerine kadar sömürmektedirler!.. Hayatında namaz hocası ve 32 farz dışında kitap okumayanlar iktidarın gölgesine sığınarak, sanatçı ve bilim adamlarına ağız dolusu küfür ve hakaretler etmektedirler!.. Ülke genelinde fuhuş, tecavüz ve uyuşturucu kol geziyor!.. Siyasi iktidar bunca açlık ve işsizliğe rağmen büyüme nutukları atarak hayali bir tablo çizmeye çalışmaktadır!.. Ülke olarak gittikçe şeriatın boyunduruğu altına çekiliyoruz, ama bu İslamiyet’le ilgisi olmayan çok farklı bir şeydir. Araplar gibi giyinip kuşanmayı, Araplar gibi yaşamayı bize din diye dayatmaya çalışıyorlar ve hızla kaosa sürükleniyoruz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Ercan Arşivi