BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: 4

  BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: 4   “Emredersiniz Başkomutanım!” diyerek emir tekrarı yaptı Necip ede.   “Bizi kaçacağız, kırmızı kuvvetler bizi kovalayacak. Onlara yakalanmamaya bakacağız. Yakalanırsak işimiz bitiktir!” Onu aferinle dikten sonra hepimize sordu dayım. “Hazır mısınız?” “Hazır mıyız?” diye subaylarına sordu Necip ede. “Hazırız!..” cevabını alınca dayıma dönüp usturuplu bir selam çaktı. “Bir albay, bir yarbay, bir binbaşı, bir yüzbaşı, bir teğmen ile emrinize hazırız Başkomutanım!” diye bağırdı. “Güzeeel…” Dayım dedemin hiç atı olmadığı için, ahırdaki eşeği alıp getirmişti. Harekâtı bu eşeğin üzerinden yönetecekti. Necip ede: “Başkomutanım, bir dileğim var.” “Söyle general. Çabuk ol! Tatbikat başlamak üzere.” “Senin altında küheylan gibi atın  var. Helal olsun; koca bir mareşal yakışır.” Dayım altında gerçekten küheylan gibi atı varmışçasına kurumlandı(*). “Eee?..” “Ama biz ordu komutanı generallerin atı yok.” “Derdin bu olsun,” dedi dayım. Tüfek dağıtımından arta kalmış iki uzunca çubuğu gösterdi. “İşte atlarınız. Biri senin biri Kırmızı Kuvvetler Komutanı Bahrican generalin. Alın atlarınızı, Binin üstüne, savaş tatbikatını bu atlarınızın üstünde yönetin. Necip ede generalle ikimiz aynı anda atıldık çubukların üstüne. Ama atların daha uzununu benden önce Ede kaptı. “Olsun,” dedim içimden. “At attır.” Necip edeyle ikimiz atlarımıza atladık. Bana döndü dayım. “Siz de hazır mısınız Bahrican general?” Benim Komutama verilen subaylarıma dönüp sordum: “Hazır mıyız arkadaşlar? “Hazırız!” diye çağırıştı bizimkiler de. “Hazırlarmış dayı... Komutanım!” diye tekmil verdim. “ Öyleyse harekat başlamıştır. Mavi kuvvetler yallah! Kırmızı kuvvetler ileri!” General Ede ordusuna emir verdi: “Geri çekiliyoruz arkadaşlar! Beni izleyin! Düşmana yakalan¬ma¬yın! Hay¬di, yallah!..” Bu¬nu söy¬ler söy¬le¬mez, kö¬yün bir ba¬şı¬nda¬ki okulun çevresini dolanıp, öbür ba¬şın¬da¬ki Kavaklığa doğru kaç¬ma¬ya baş¬ladılar. Da¬yım: “General Bahrican! Sen de askerlerine bu¬yrul¬tu¬nu ver! Düş¬ma¬nı yakalayıp esir alsınlar.” “Dayı, hiç askerimiz yok,” dedim. “Bunların hepsi subay.” “Subay da askerdir,” dedi dayım. Ku¬ze¬nim Ne¬cip’ten alt¬ta kal¬ma¬mak için tüm gü¬cüm¬le hay¬kır¬dım o zaman. “Kırmızı güç¬ler! Düş¬ma¬nı ko¬va¬la¬yıp, ya¬ka¬la¬ya¬cak¬ esir alacaksınız!” “Düşmanı yakalayıp esir alacağız!” di¬ye ça¬ğı¬rış¬tı subaylarım. “Öy¬ley¬se hü¬cu¬uum!” di¬ye ba¬ğır¬dım, ben de birliğimin ön¬ü¬ne dü¬ştüm. Subaylarımla ben kaçan düşmanı hem kovalıyor hem de onları avlayabilmek için “cıv cıv” kurşunu salıyorduk üstlerine. Kaç¬mak¬ta olan mavi güçler de hem kaçıyor hem de ara¬da bir ge¬ri ¬dön¬erek ate¬şi¬mi¬ze ateş¬le kar¬şı¬lık ve¬ri¬yor¬lar¬dı. “Cıv cıv cıv...”    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi