ALLEBEN

Alleben Deresini pek çok insan yazıp çizmiştir. Ben de öteden beri niyetlenir dururum. Ama toprağı bol olası, ışıklar içinde uyuyası arkadaşım Hayri Balta’nın aynı adı taşıyan kitabını okuduktan sonra Alleben üstüne daha kimse bir satır bile yazı yazmamalı” dedim kendi kendime.

Öyle ya, anlatılacak bir kıdımlık şey bırkamamış ki sevili dostum, Allben’i yazarken…

Şimdi siz “Akyol’u anlatıyordun. Allebenin ne işi var ki araya sokuşturuyorsun,” diyeceksiniz.

Var var… Var ki, değiniyoruz. Alleben’in en görkemli bölümü, Bizim Akyol Mahallesinin sınırları içinden geçer.

Ya, bu kadarını bilmiyordunuz her halde. O nedenle kentimizin adıyla birlikte anılan bu deremizi anlatması için sözü Balta ustama bırakıyorum. Onun buraya alıntıladığımız yazı, Alleben isimli kitabının sadece Akyolla ilgili olan bir bölümünü içeriyor.

Yapıtın tamamı ise Tabakhaneden başlayıp Batal Höyüğe dek sürüyor.

Alleben Deresine “Kaybolan Cennet” diyor Sayın Balta. Evet kaybolan cennet yerinde bir deyim ama bana kalırsa sadece kaybolan değil, göz boyayıcı politikacılar tarafından kaybedilen bir cennettir Aslında Alleben.

“KAYBOLAN CENNET

Alleben köprüsü Emirgan bahçesine bitişiktir.  Bu köprüden İncilipınar’a gidişte Çınarlı camisi karşısında yapılan bendin adı Ali bendidir.

Alleben adını,

İşte bu Ali bendinden almıştır…

Bu bendin suyu, İstasyon caddesinin altından geçtikten sonra Karadayı’nın bostanlarını sular

Ali Nacar camisinin helasının altından geçtikten sonra Alleben deresine akar.

Unutulmamalı ki Araplar, Gaziantep’i Bizanslılardan alıp kente girdiklerinde bakmışlar ki her taraf pınar…

Bu yüzden kente “suyun gözü anlamında” Ayıntap adını koyar…

Bu Ayıntap sözcüğü söylene söylene Antep olur…

İşte Gaziantep’in adı böyle konur…

Kavaklık’a doğru giderken sağdaki bütün alan bostanlarla çevrili.

Bu bostanlar Alleben deresinden yukarıda idi. Suyunu Maanoğlu bitişindeki Maanoğlu bendinden alır.

Bu bostanlarda yetişenler; domates, marul, patlıcan, salatalık, mısır…

Bu bostanlar yukarıda sağda Değirmiçem’deki Çiftçinin Haraf’ına kadar uzayıp giderdi.

Bağlar, bostanlar arasında bulunan harafta Gaziantepli gençler çimerdi.

Solda Çınarlı parkı, Çınarlı parkına bitişik elektrik fabrikası…

Görünürdü Elektrik fabrikasına bitişik bostanları. Bu bostanlar, Kırkayak bahçesi önünden akan bir arıktan su alırdı. Bu arığın suları akardı doğudan batıya…

Oysa diğer arıkların suları akardı batıdan doğuya…

Kırkayak’a bitişik bostanlardan sonra vardı İncili pınar

İncili pınar’ı korurdu beyaz mermer taşlar…

Parmak kalınlığındaki borudan küçük bir havuza durmadan su akardı.

Bu pınarın önünden geçenler susamamış olsalar bile muhakkak eğilip suyu avuçlardı…

Kendi kendine akan bu pınar, Suyu birikince Alleben deresine koşar…

Bu pınar bakımsızlığa, ilgisizliğe karşın kaynar, İlgilenilmiş olsaydı daha gür akardı bu pınar…Bu pınar öylesine yetim, öylesine öksüz bir pınardı; Gözyaşı dökerek, ben de varım diye ağlardı…

Alleben deresinin her iki yakasında Kavaklık’a varıncaya kadar,

Vardı böylesine küçük pınar…

Meraklı iki arkadaş:

Bostancı köprüsünden Kavaklık’a kadar çıkmış. Tam üç yüz pınar saymış…

Sonradan bu bostanlar yerine ev yapıldı. Böylece bostanlar da gitti, pınarlar da gitti.

O güzelim Alleben tarih olup bitti… SÜRECEK

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi