Fevzi Günenç
SUYA DAMLARA
Yayınlanma:
Güncelleme:
Hiç bir su söndüremez bu yürek yangınını
“Bir hilal uğruna aya Rab ne güneşler batıyor” diye yazmıştı dünyanın en güzel istiklal marşının şairi Mehmet Akif. Bunu anlarım. Çünkü batan o güneşler canlarını vatan ana için veriyorlardı.
Peki ya anarşi yarasını kaşıyan, dolayısıyla yurdun dört bir yanını kana boyayanlar durmadan can alınmasına niçin ortam hazırlıyorlar? Siyasi rant uğruna değil mi?
Yazık değil mi bir başkanlık yetkisini elde edebilmek için kıyılan yüzlerce yüzlerce can’a? Şimdi de karşıma geçmiş benden oy dileniyor. Kendisine oy vereyim ki ülkemin tek yetkilisi astığını asan kestiğini kesen Ali kıran baş keseni olabilsin.
İşte bir kere daha kaşındı yara. Yüzü aşkın cana kıyılmasına neden olundu bu kez. Hangi yürek suskun kalabilir böylesine büyük bir acı karşısında.
Gün yok ki yurdun bir yerlerinden şehit haberleri gelmesin… İşte sonuncusu… Sonuncusu değil elbet… Siz ey, Malatya’dan, Gaziantep’ten, Şanlıurfa’dan, Kahramanmaraş’tan kalkıp Ankara’ya gelen barış elçileri…
Acaba birkaç dakika sonra, kana susamış caniler tarafından Ankara Gar’ına yerleştirilen devasa bombanın patlatılması sonunda yokluğa doğru savrulacağınızı biliyor muydunuz? Sizlere böyle bir ölümü reva görenlerin, ölümleri nasıl olur acaba?
“Annemin kokusunu duymazsam ölürüm” diyordunuz sayın başbakan. Anneler de evlatlarının kokusunu duyamayınca ölüyorlar. Bugün kaç anneyi öldürdünüz?” diyor Can Dündar.
“Anneler anneler biliyor musunuz nereye koşuyorum böyle delicesine! 100’ü aşkın can’a su taşımaya…” diyorum ben de.
Ama biliyorum hiç bir su seli söndüremez böyle bir yürek yangınını. Sizlere ağıt yazmaktan özgesi gelmiyor ne yazık ki elimden.
“Çıkıp geldi o kara gün ansızın
karanlığın geldi çıkıp içinden
bir vardın bir yoksun sevgili çocuk
adını sulara, rüzgâra yazdım.
Yokluğa karışır nasıl bir anda
yıllar yılı emekle büyüttüğüm
her şeyimdin şimdi sensiz bir hiçim
adını annenin sütüne yazdım.
Sen bir yandın, ben her gün yanıyorum
mezar taşın bile olmadı çocuk
yüreğim olsun diye yattığın yer
adını canıma, kanıma yazdım.
Kaç bahar görmüştün daha hayatta
doymamıştın güzeli yaşamaya
senin yerine ben gideydim çocuk
adını sonsuza, çokluğa yazdım.
Gündüzümdün gecem oldun
Mecnun’undum Leyla’n oldum
yavrusuz ceylanım şimdi
adını çöllere, kumlara yazdım.
Adını ağaçlara, bulutlara, güneşe
sabahlara, mevsimlere, aylara
sesini arayan sesimle çocuk
adını kuşların tüyüne yazdım.
Ateşe dönüşen parmaklarımla
Yıldızlara bulutlara karlara
adını kardelen yapraklarına
ülkemin kıraç topraklarına yazdım.
Adını saçlarının her teline
sabahların tan yeline
bebelerin küçük küçük eline
adını gözümün seline yazdım.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.