Özgür Düşünce Derneğindeki İmza Günümde   28 Mayıs Cumartesi günü saat 12.30’da   Özgür Düşünce Derneğinde imza günüm vardı. Canım kardeşim Yeni Çizgi yazarı Mehmet İletmiş arabasıyla evimden aldı beni. Yarı yolda durduk. Kaldırımda Şahin Ateşoğlu kardeş bizi bekliyordu. İki elinde kocaman dört koli, yüz kişiye yetecek kadar meşrubat… Ne fedakâr insan şu Özgür Düşünceliler.   Başkan Abdülkadir Özkara ile Haluk Soysal el ele vermiş yüz kişiye yetecek kadar peynir böreği yaptırmışlar. Şekeri yasaklamıştım kendime ama sebzelinin yanında şekerlisini de görünce dayanamadım, iki tanesini gövdeye indirdim.   Biz duyurumuzda malhıtalı (kırmızı mercimekli) köfte ikram edilecek diye yazmıştık ama malhıtalı köfteyi bir hafta önce ikram etmişler. “Her hafta her hafta da köfte olmaz ki” diyerek bu kez börekte karar kılmışlar. İyi de etmişler. Ve de bol bol çay da vardı böreğin yanında. Ellerine sağlık, keselerine bereket…   Burada belirtmeliyim, Özgür Düşünce Derneğinin bu gönlü bol insanları, her cumartesi 12.00’de başlayan söyleşi buluşmalarında konuklarına muhakkak yiyecek içecek bir şeyler ikram ediyorlar.   Kimler yoktu ki imza günümde beni onurlandıran. HDP milletvekili Mahmut Toğrul, HDP Gaziantep il eş başkanı Güler Erat, CHP eski il başkanı Duran Ergetir de evladiyelik bir çelenk göndermişti ki, bu palmiye derneği uzun yıllar süsleyecek.   Şair yazar arkadaşlarımdan Pınar Atay, Meral Can, Abdullah Edip Çitçinin şair oğlu şair evladı Turgay Çitçi, kitap kurdu baldızım Ayten Eşki Aldaş, hiçbir imza günümde beni yalnız bırakmayan Av. Erdoğan Yıldız kardeşim, Gazeteci adına layık eski gazeteci, emekli adliyeci Ali Torun, sözünü dudaktan, gözünü budaktan esirgemeyen Murat Güreş de her zaman olduğu gibi yanımızdaydı.   Ya şiirlerini resimlerine damıtan Şaban Pala’ya ne demezsiniz? Şair Kâzım Demir, şair Mazlum Çetinkaya, Yusuf Kemali Kaleli, Turan Doğan, Mehmet Sevindi, İmam Hüseyin Keçeci,  vb. dostlar, say say bitmez. Hepsini anımsayacak akıl kaldı mı ki başta?   Basından ise sadece Yeni Çizgi muhabiri ile Güncel yazarı onurlandırmıştı bizi. İmza günüme gelen dostlarım sadece birer kitabımı imzalatmakla yetinmediler. “Gülü Yakmak” ve “Kırmızı Patik Aldım Dünya Şiir Gününde” adlı şiir kitaplarımla, Birinci baskısı “Sevda Büyücüleri” adıyla yayınlanan öykülerimin bir zorunluluk nedeniyle iki ayrı kitap halinde ikinci baskıları yapılan “Baharın Gülleri Açtığı Zaman” ve “Hep Ağlattın Öyle Onu” adlı Orhan Kemal Öykü Ödülü birinciliği kazanmış olan kitaplarımı, “Mayıs Şarkıları”, “Ay Bulvarı,” kitaplarımı da imzalatmak inceliğinde bulundular.   Okurlarım ayrıca torunlarını da unutmadı, İş Bankası Yayınları arasında çıkan “Dikkat Canavar Var” ile Özyürek Yayınevinin “Aya Kurdum Salıncak” isimli çocuk kitaplarımı da torunları için imzalattılar.   İmza günümün tam orta yerinde hışırdım gibi bir dolu yağmaya başladı. Buluşmayı derneğin geniş yazlığında yapıyorduk. Neyse ki derneğin yazlığında hepimizin sığabileceği bir saçak altı da vardı. Biz de safları sıklaştırıp oraya sığındık.   Dolunun fıstık ürünümüze vereceği zararlar düşünülüp ahlanıp-vahlanırken internete düşen bir başka haber daha acımıza acı kattı:   İktidarın DEAŞ adını koyduğu ve yağcı medyanın da hep bu adla andığı İŞİT, Türkiye’yi bombalamaya devam ediyordu. Bu kez atılan füze Gaziantep yakınlarına, Sazgın Havaalanımıza düşmüştü.   Hava sahamızı bir metre geçti diye bir Rus uçağını düşüren babayiğit iktidarımız, nasıl oluyordu da aylardan beri Türkiye’yi Kilis’te ölenlerimizin, yaralananlarımızın yasına boğan İŞİT’e “höt!” deme cesaretini gösteremiyordu. Şaşıp kalırsınız.   İmza günümü bu acılarla noktaladık. “Gelen dostlarıma da gelmeyen dostlarıma da teşekkür ederim” diyerek politikacı ağzıyla konuşmayacağım. Gelen dostlarıma neden haksızlık edeyim? Onlara teşekkür ederim. Gelmeyenlere teşekkür-meşekkür yok. Doğal ki, kent dışında olanlarla özrü olanlar hariç.