Ömer Köylüoğlu’nun projelerini hayal etmeye bile gücü yeten olmadı  

f2 Askerden dönerken tek kuruşu olmayan bir delikanlıydı Ömer Köylüoğlu. İdealistliği, zekâsı, çalışkanlığı ile kısa zamanda bir imparatorluk kurmayı başardı Gaziantep’te. Vatan görevini şans eseri İstanbul’da yapıyordu. Kendisine asker harçlığı gönderecek bir yakını yoktu. O da harçlığını kendisi çıkartmaya karar verdi. Başka askerler hafta tatilinde şurayı burayı gezip tozarken o part-time iş aramaya koyuldu. “Eleman aranıyor” levhalarından hiç birisi ilgisini çekmedi. O sadece harçlığını çıkartmak istemiyordu. O, aynı zamanda keyifle çalışabileceği bir iş arıyordu. Yenilik arıyordu. İyiyi güzeli, yararlıyı topluma verebilen işi arıyordu. Sonunda buldu aradığını. Bir gazoz imalathanesine nitelikli eleman aranıyordu. O, gazozu sadece içecek kadar tanımıştı İstanbul’da. Tanımış, sevmişti gazozu. Böyle güzel bir içeceğin kendi kentinde olmayışına da doğrusu pek içlenmişti. Eliman aranan bu işyerine girdi. Patronla açık açık konuştu. Askerdi. Tam gün çalışamazdı. Ancak hafta sonlarında çalışabilirdi. Nitelikli bir gazoz elemanı değildi. Ama bu işi pek sevmişti. Çok kısa zamanda nitelikli bir eleman olabileceğine inanıyordu. Bu girişken delikanlıyı sevdi patron. Onu işe aldı. Ömer Köylüoğlu da hafta sonu izinlerinde bu gazozhanede çalışmaya başladı.  Patronu onun sadece vaat ettiklerine yerine getirebilen biri olmadığını gördü. O, aynı zamanda dürüst bir elemandı. Kısa zamanda baba oğul gibi oldular. Ne yazık ki her güzel şeyin bir sonu vardır. Ömer Köylüoğlu’nun terhis günü geldi çattı. O, gezip tozamadığı, güzelliklerine kanıksayamadığı İstanbul’dan ayrılmak zorunda olduğuna yanmıyordu. O, birlikte çalıştığı patronu olan güzel insandan ayrılacağına yanıyordu. Patronu da aynı duygular içindeydi. Bu ayrılığı ortadan kaldırmak için bir öneride bulundu patronu “Gel memleketine gitmekten vazgeç Ömer,” dedi. Yanımda kal. Seni ilerde işime ortak da ederim. Güzel bir yaşantın olur.” Yanıtı olumlu değildi Köylüoğlu nun. “Ben memleketime sadece yakınlarıma kavuşmak için gitmek istemiyorum,” dedi. Ben Gaziantepliler’a gazoz’un güzel tadını da götürmek istiyorum.” “Peki, nasıl yapacaksin bu işi? Tesis kurmak için paran var mı?” “Yok. Yok ama çalışırım. Para biriktiririm. Ufak da olsa bir makineyle işe başlarım.” “Madem ki kararlısın, öyleyse ben de sana bir jestte bulunayım. Benim bugünkü modern tesisimi kurmadan önce gazoz ürettiğim bir makinem var. Onu sana vereyim. Git kentinde onunla işe başla.” “Fakat onu da alacak param yok ki henüz.” “Olmasın. Senden para isteyen kim?” “Karşılıksız hiçbir şey alamam.” “Sen bunun karşılığına bana çoktan ödedin oğlum. Dostluğun, dürüst çalışman. Bana kazandırdığın para bu makineden çok daha fazlasını eder.” “Ben görevimi yapmıştım. Manevi değerlerle maddi değerler ödenemez. Eğer siz bana bir iyilik yapmak istiyorsanız makinenizin değerini söyleyin. Ben onu çalışarak yavaş yavaş öderim.” Anlaştılar. Patron, nakliyat parasını da üstlenerek gazoz makinesini Gaziantep’e yolladı. Suburcu caddesinden Dayıahmetağa okulunun kapısına açılan dar bir çıkmaz vardı o zamanlar. Bu çıkmazda Köylüoğlu ailesinin eski bir dükkânı bulunuyordu. Orada işe başladı Ömer Köylüoğlu. Ürettiği gazozuna, kentin simgelerinden biri olan Sofğdağ”ını ad olarak seçti. Gaziantepliler Sofdağ gazozunu çok sevdiler. O kadar ki, küçük makine talebi karşılayamaz oldu. Altışar saatten üç vardiya çalışıldı. Kısa zamanda makinenin borcu ödendi. Daha modern bir makine alımının borcu altına girildi. Bir insan dürüstse, çalışkansa her şeyin üstesinden gelebilir. Bunun da üstesinden geldi Köylüoğlu. Çok geçmeden borcu harcı kalmayan bir işyeri oldu Sofdağ gazozhanesi. Şimdi sıra yeniliklere gelmişti. Gazozla ilgili nasıl bir yenilik getirebilirdi Ömer bey ülkeye? Düşündü, taşındı… Gaziantep bir narenciye kenti değildi ama pek uzak olmayan Akdeniz sahillerinde, özellikle de Mersin’de narenciye ne yazık ki hak ettiği değeri bulamamaktaydı. “Meyveli gozoz üretmeye ne dersin Ömer?” diye sordu Köylüoğlu kendi kendisine. Vardı bu işte! Önce bir ad buldu. Portakal’ın PORTA’sını aldı. Limon’un Li’siini, Narenciye’nin N’sini aldı. Mandalin kusura bakmasındı ama isim bulunmuş, ürünün adı PORTALİN olmuştu. Bu isimde kendine yer bulamamıştı ama üretimde önemli yeri olacaktı mandalinanın. Ömer Köylüoğlu, Portalal, mandalin, limon karışımından istediği tatta ürettiği meyveli gazozu piyasaya sürdü. Bu da tıpkı Sofdağ gibi büyük bir hüsnü kabul gördü. Artık Gaziantep’in her yerinde herkes ya Sofdağ gazozu içiyordu, ya da meyveli Potlalin… Bir insan girişimci bir ruha sahipse, kabına sığamaz, taşar. Yeni denizlere yelken açmalıydı Köylüoğlu da. Oturdu bir kez daha düşündü taşındı. Bu kentte gereken değeri bulamayan ürün olarak neler vardı? En başta üzüm vardı elbette. Gaziantep bir bağlar kentiydi. Sadece köyleri değil, kentin çevresi de çeşit çeşit üzümler veren bağlarla doluydu. Peki üretici emeğinin karşılığını alabiliyor muydu? Ne yazık ki alamıyordu. Üzümler şire yapımında kullanılıyordu. Kuru olarak piyasaya sürülüyordu ama yine de elde pek çoğu elde kalıyordu. Üzümün tek alıcısı Gaziantep Tekel İçki fabrikasıydı. Bu fabrikaya da üzüm satabilmek için kırk torpil bulmak gerekiyordu. Üreteceği yeni şeyi bulmuştu Ömer Köylüoğlu. Bu kente bir şarap fabrikası kazandıracaktı. Hem de şarabın en kalitelisini üretecek olan bir şarap fabrikası. Adı da hazırdı. Burç. Burç Şarapları… Aradı taradı bu işin uzmanlarını buldu. İşe küçük çapta başladı işe Ama dağ gibi büyüdü talep. İyi ürünün alıcısı çok olurdu elbette. Sadece Gaziantep’e değil, tüm Türkiye’ye, yurt dışına da taştı ünü Burç şaraplarının. Pek çok ülkeden ödül üstüne ödül aldı. Burç Şarap fabrikası büyüdü. Ülkemizin en önemli şarap fabrikalarından biri oldu. Bitti mi? Bitmedi. O yıllarda Gaziantep’te apartman inşaatçılığı alıp yürümüştü. İnsanlar güzel evlerde oturmak istiyorlardı. İstiyorardı ki, apartmanlarının merdivenleri mermerden olsun. İstiyorlardı ki dairelerinin mutfak tezgâhları mermerden osun. Bu işten iyi anlayanı da buldu Ömer beş. Onun bir ilkesi “Alıp satma, üret sat” idiyse, ikinci ilkesi de “Hepsi bana deme. İten anlayanı ortak et, birilkte yiyin. Böylece Nuri Mermer ile ortak olarak Nurmer Mermer Fabrikasını kuruldu. Yino o yıllarda Gaziantep’in en ünlü mekanlarından olan kocaman camlı kahve, belediyenin kararıyla yıktırıldı. Arsası satışa çıkarıldı. Bu arsaya en yüksek parayı veren Ömer Köylüoğlu oldu. Artık ünü Suburcu Caddesi ile İstasyona uzanan caddenin başındaki dört yana cephesi ola Burç Sarayı kurulabilirdi. Kurudu da… Bir yandan Burç sarayı yükseledursun, öte yandan Ömer Köylüoğlu, hlkın geneline de hizmet konusunda yol almaya soyundu. Bunun için Belediye Başkanlığına adaylığını koydu. Görsel ve yazınsal tanıtımlarında izleyenlerin gönlünü fethetti Köylüolğlu. Demek ki istenirse bu kent, bunca güzelleştirebilinirmiş. Şu kadarını söyleyelim: Ömer Köylüoğlu’nun o günlü pojelerini hayal etmeye bile güçleri yetmedi bugüne kadar gelip geçmiş hiçbir belediye başkanının. Köylüoğlu’nun Başkanlığı ilk seçimde kesinleşecek gibi görünüyordu. Gerçekleşemedi. Bir takım çıkarcılar, ayak oyunlarıyla ona çelme attı. Ömer beyin iş yerlerinden aldığı soluk boruları bile tıkanıldı. Ekonomik açmaza düşürüldü Köylüoğlu. Sofdağ gazozları, Portalin, Burç şarapları, mermer fabrikası çökertildi. Elde bir tek Burç sarayı kaldı. Sarayın ilk isteklisiyle anlaşmaya varıldı. Buradan elde edilecek parayla hiç değise borçlrından kurtulabilirdi Köylüoğlu. Bu kadar dar boğazda bile, ne kadar namuslu bir insan olduğunun kanıtı oldu Burç sarayının satışı. Önceki anlaşmanın iki katı önerildi ona. Eğer ikinci öneriye evet deseydi bütün tesisleri kurtulabilecekti. Ama o, ben söz verdim, sözümden cayamam” diyerek ilk alıcısına sattı Burç sarayını. Oradan aldığı paralar ise ancak borçlarını kapatmaya yetti. Uğradığı kahırlar, onu çok yaşamadı.  /x/tarihinde aramızdan ayrıdı. O, Gaziantep’e bir efsane gibi doğmuştu. Efsane gibi yaşadı, anılarıyla hala da efsane gibi yaşamayı sürdürüyor. Işıklar içinde yat Ömer amca.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi