Nerde O Eski Berberler…

Berberliğin tarihi nerdeyse insanlığın tarihi kadar eskidir. Hep merak etmişimdir, ilk insanlar acaba nasıl tıraş olurlardı? Usturanın anası olan bıçakla desem, bıçak o zamanlar ustura kadar keskinleştirilebilir miydi bilemem? Ya Robenson ne yapmıştı onlarca yıl ıssız adada kaldığında? Kendi kendisinin berberi olmuştur muhakkak.  Zira bir insanın sakalı, o kadar uzun yıllar boyunca kesilmezse dizine kadar uzanır, hatta ayaklarına bile dolanır. Eski Gaziantep berberlerini gözlerinizin önüne getirebilseydiniz ne kadar gülünç gelirdi kim bilir size. O zamanların berberlerinin. Caddeye bakan yanında bir kerevet olurdu.  Bugünün çekyatlarına benzer bir kerevet… Berber usta bu kerevete yan gelir uzanır, caddeden gelip geçerleri seyrederdi. Arada bir tanıdık yüzlerle göz göze gelince, yerinden kıpırdamadan elini göğünse götürür, onun selamını alırdı. Berber ustanın yerinden kıpırdadığı görülmemiştir. Çünkü o kentin en saygın insanlarındandı. Kaymakamdan, kadı efendiden bile önemliydi. Zira kaymakamlığa, kadıya işin ayda yılda hatta belki de ömürde bir düşerdi. Ama berbere her zaman muhtaçtın. O zamanlar permatik mi vardı ki evinde sakalını iki dakikada alıveresin. Sadece saç sakal için uğrak yeriniz değildi mahallenizin berberi. O yeri geldiğinde sizi inim inim inleten diş ağrılarınızdan kurtarandı.  Uzağa gitmeye gerdek yok. Ara ki dişçi bulasın Gaziantep’te 1940’lı yıllarda bile bir diş tabibini. Bitti mi berberin görevi? Bitmedi… Aynı zamanda sülükçünüz, vantuzcunuzdu o. Ağrıyan sızlayan yerlerinize şişe vurarak sizi ağrılarınızdan kurtaran, sülükle pis kanınızı alandı aynı zamanda ustamız. Berber deyince akla sıcak yaz günlerinde ilkin bir serinletici gelir, değil mi? Klima ya da vantilatörsüz berber mi olur? Ne var ki bu aygıtlar yaşamımıza gireli daha kaç yıl oldu ki? Eski berberlerde dükkanın tavanına asılı 0.5x1 metre çapında bir yelengeç olurdu. Berber çıraklarından birinin görevi, bu yelengecin ucuna bağlı olan ipi sürekli çekip koy vermekti. Eski insanlarımızın güzel buluşlarından biri olan bu aygıt tavanda ileri geri gidip geldikçe, berber dükkanına bahar yelleri dolardı. Aklımın ermeye başladığı, benim de bu dükkanların müşterilerinden olmaya başladığım 7-8 yaşlarımda dikkatimi çeken şeylerden biri de berberlerin orta masasında muhakkak birkaç gazete ya da dergi bulunmasıydı. Bu yayın organları genellikle mizah içerikli olurdu. Aklımda kalan güldürü gazetelerinden bir kaçını adı: Markopaşa, Baştan, Körkadı, Boşboğaz’dı. Dergiler ise Mizah, Karikatür, Akbaba… Sonraları Tef, Gırgır… Şimdi berberlere bakıyorum da, gazete ya da derginin kırıntısına bile rastlayamıyorum. Demek ki eski insanlarımız bugünkünden daha çok meraklıymış okumaya, okutmaya. Benim ilk berberim Eblehan yokuşundaki Yumurtanın oğlu Hüseyin efendiydi. Babamın arkadaşı olan bu yarenlikçi usta, beni alayı vala ile karşılar; “Ooo, gel bakalım eşek sıpası, seni bir güzel kırpalım,” derdi. Babam işini Suburcu Caddesine taşıdığında kitapçı-gazeteci dükkânımızın bitişiğindeki  Ahmet Tezel Amcanın lüks berberinde tıraş olmaya başlamıştım. Tezel amca da iltifatta Hüseyin efendi amcadan geri kalmazdı. Beni burada kırpan ise kalfaların en beceriklisi Hanifi kalfa olurdu. Hanifi kalfa ustalık beratını alıp Mütercim Asım Caddesinde kendi dükkânını açınca kendime yeni bir berber bulmak zorunda kaldım. Bu da evimizin hemen yakınındaki, okuduğum Ticaret Lisesinin kapı komşusu Bahittin ustaydı. Bahittin usta bilmem kaç yaşından sonra okumaya merak sarıp üniversiteye kapak attığında artık benim özel berberim yoktu. Bugün bile hala çocukluğumun berberlerini arar dururum. Bir o berbere, bir bu berbere keyifsizce tıraş olurum. Kentte dolaşırken o eski berberlerin dükkanlarını arıyor şimdi gözlerim. Çoğunun yerine kondurulan iş hanlarına bakıp bakıp iç çekerek: “Nerde o eski berberler…” demekten kendimi alamıyorum.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi