MAYIS ŞARKILARI- 6

    Uzun uzun bakındı balkondan sokağa Naz hanım. Bu süre içinde ne öğretmen beg göründü, ne de Şahin... Onlar görünmedi ama “Bizim Ali” göründü.  Ağlaya bağıra eve doğru koşuyordu genç çocuk.. “Anaaa!.. Naz anaaa! Şahin abimi vurdulaaar anaaa!..” Neye uğradığını şaşırdı Naz hanım. Her an beklediği, ama hiç bir zaman duymak istemediği haberdi bu. Ayağına pabucunu geçirmeyi bile akıl etmeden yalınayak sokağa attı kendini. Karşı karşıya geldiler Bizim Aliyle. “Nerede, nerede benim aslan oğulum! Şahin’im nerede Ali’m!.. diye sordu soluk soluğa kalmış olan delikanlıya Naz ana. “İskelede ana!..” Göğsü körük gibi inip inip kalkıyordu delikanlının. Üçü beşi değil, onu yirmisi birden gelmişler! Yoksa güçleri yeter miydi hiç Şahin ağama! Onu yirmisi birden gelmişler!.. Beykoz ile Çayırgan arası bir kilometre ya var ya yok. Birkoşuda varabilirsin. Ama bir an önce yüzleşmek içini gerçekle. Eğer sahise yavrucan’ının soğuk bedenine sarılabilmek için araç aradı gözleri Naz ananın. Yoktu. Yer yarılmış yerin altına girmişti bütün araçlar. Koşmaya başladı Beykoz iskelesine doğru, yalınayak. *** Ölü oğlunun üstüne yığıldı Naz ana. Bayıldı. Önce Naz anayı ayılttılar. Sonra  ağıtları göğe vura vura, cesedi alıp eve getirdiler. Salondaki kerevete uzattılar. Üzerine beyaz çarşaf gerdiler. Türkülerden türkü yakıştırıyordu şimdi Naz ana, ağıtlardan ağıt yağdırıyordu oğluna. “Beykoz’dan bir habar geldi Dediler ki oğlun öldü Sen ölmeyeydin ben öleydim oy oğul Oy Şahinim, oy aslancan oğlum oy oy...” (****) Ölenin başına üşüştü konu komşu. Hep birlikte Naz hanıma katılıp ağıt yakar oldular. Bir ara gözden yitti Naz ana. Bodruma indi. İki-üç metre kadar uzunlukta bir bez buldu. Oğulcan Şahin bunun üstüne bir slogan yazacaktı kesin. Kırmızı renk bir yağlı boya kutusu buldu Naz ana. Bir fırça buldu. Az buçuk bildiği yazmasıyla bezin üzerine fırçayla özene özene yazdı: T E K   Y O L   D E V R M Kurumasını beklemedi. Getirdi balkona astı. Harflerden sızan kırmızı boyalar kan damlalarını andırıyordu. Eve giremeyen komşular dışarıda kalabalık oluşturmuşlardı. Sessizce bekleşiyorlardı. Gözlerini afişe diktiler bu kez. Üzerinde: “T E K   Y O L   D E V R M” yazılı afişe diktiler gözlerini. Öğretmen beg sonunda göründü sokağın öte başından. Hangi akla hizmet ettiyse, dağlara vurmuştu bugün kendini. Yuşa’nın mezarına dek uzanmıştı. Oradaki mezarlardan her birine tek tek uğramıştı. Her ölünün ruhuna bir Fatiha okumuştu. Son konağının nasıl bir yer olduğunu görmek istemiş, o yüzden de gecikmişti. Eve ulaştığında kapılarının önünde biriken kalabalığa bir anlam veremedi. Yüreğini bir sıkıntıdır bastı. Sordu birine. “Ne oldu oğul?” Soruyu sorduğu delikanlı yanıt veremedi. Başını önüne eğdi. Bir başkasına sordu bu kez öğretmen beg. “Ne oldu?..” Yine yanıt alamadı. Yanıt yerine, balkondaki bez afişe bakıyordu sorgulananlar. Kendisi de baktı balkondaki afişe. Harflerinden kan damlıyormuş izlenimi veren “T E K   Y O L   D E V R M ” yazılı bez afişi gördü. Yıldırıma uğramışa döndü. Merdivenleri bir solukta çıktı. Yüreği yerinden kopacak oldu. Odada ağlaşanlar vardı. Sedirin başına diz çöktü. Cansız yatan oğulcuğuna bakakaldı. Kan tutmuştu Öğretmen begi. Ne bir tek sözcük edebildi, ne de gözlerinden bir damla yaş akıtabildi. Diz çöktüğü yerden kaktı. Balkona çıktı. Üzerinde tek “T E K   Y O L   D E V R M ” yazılı bezi asılı olduğu yerden söktü. Naz hanım engel olmaya çalıştı ona. “Söktürmem! Oğlumun şeyi bu!” diye inledi. Onu dinemedi Öğretmen beg. “Bana kırmızı boyayla fırçayı ver!” diye buyurdu. Getirdi Naz hanım istenenleri. Bezi balkona, yere serdi öğretmen beg. “DEVRM” sözcüğündeki R ile M haflerinin arasına bir “İ” harfi sıkıştırdı. Okudu sonra: TEK YOL DEVRİM…  SÜRECEK  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi