KONÇİNA DEĞİLSİN SEN

f2 İskambil destesinin  (…) en itibarlı kâğıtları, bilindiği gibi, Beyler yani Aslar oluyor. Ayıp değil ya, ben Aslardan oldum bittim hoşlanmam. Belki kendim hiçbir zaman As olamadığım, As olamayacağım için. Kabul etmeli ki, onların dördünde de bir Kral havası, bir Padişah cakası vardır. Karamaça Beyinde uğursuz bir şeyler sezilir. Onun sarayında herhalde birtakım karanlık dalavereler dönüyor, gece, mahzenlerinde, bir sürü kelleler uçuyor olmalı. (…) Resimli kâğıtlar içinde kanım en çok Kupa Kızma kay¬nar. Kupa Kızı, etine dolgun, duru-beyaz, hanım-hanımcık bir tazedir. Üniversiteyi filan bir kalem geçin, güç hal ile bitirdiği ortadan sonra, liseyi bile okuyamamıştır. Olsa olsa sanat enstitüsü mezunudur. Herkesin okumaya merakı ol¬masa, buncağızın da başka marifetleri var: Dikişle nakışın her türlüsü, örgü işlerinin daniskası... Eteği belinde, bütün evi o çeviriyor., Yeni yetişirken mahalledeki oğlanlarla mektup alıp verdiği olmuş gerçi. Cahillik işte. Hoş görmeli. Ama, evlenince eşi bulunmaz bir hayat arkadaşı olacaktır. Buna eminim. Bir kere kocasına ukalâ ukalâ karşılık vermez. Sonra bu cins kadınlar çocuklarına da düşkün olurlar. Daha ne? Onunla evlendiğiniz takdirde, kaynınız Kupa Oğlu olacaktır ki, Allah için, uslu akıllı, yumuşak başlı, kendi halinde bir çocuktur. Babalan Kupa Papazına gelince, sizden iyi olmasın, pek babacan pek cana yakın bir adamdır. Hoş fıkralar anlatıp göbeğini hoplata hoplata güler. Daha coşarsa, küt küt karşısındakinin sırtına vurur. Evde teklif tekellüf hak getire... Candan insanlardır vesselâm. Öyle bir aileye damat girmek isterim. îspati Kızına gelince, bakın ondan her türlü sinsilik umulur. Siz onun öyle sakin ve masum göründüğüne bak¬mayın, o ne hin oğlu hindir o, o ne içinden pazarlıklı aşîftedir o... İskambilin üstünde gördüğünüz onun bayramlık resmi. O, bu masum erden pozunu, fotoğrafçıda resim çektirirken bir, bir de pazarları kiliseye giderken takınır. (…) Maçanın Oğlu ile sinema localarında, plaj kabinelerinde yapmadığı kalmamış. Hal böyle iken, yine de bilmeyenlere karşı kendini dirhem dirhem satar. İspatinin Oğlu ablasının kirli çamaşırlarını herkesten iyi bilir, bilir ama gel gör ki ablası da onun kumar borçlarını öder, evden şunu bunu götürüp satışını gizler. Babalan da zaten itin biri. Bu yaşa gelmiş hâlâ sefih, kumarbaz, bir gün olsun ayık gezdiği görülmemiş. Tencere dibin kara hikâyesi, kimin kime ne demeye hakkı var. Karolara gelince, onlar kişizade, görmüş geçirmiş bir ailedir. Bakmayın şimdi biraz düştüklerine. Babaları hâriciyeden emekli. Sanırım eski konsoloslardanmış . Eski usul, uyaklı sanatlı bir İstanbul Türkçesi konuşur. Kızları, nörsler, matmazellerle, el bebek gül bebek büyütüldü. Beş yıldır İngiliz, filolojisine gidiyor, bitiremedi. Bitiremez de. Allahın günü kantinde ha ha ha, hi hi hi, akşamüstü de oğlanlarla 6.30 matinesi... Erkek kardeşini sorarsanız, al onu vur ona. Karonun oğlu da, hoppala paşam, hoppala beyim dadılar tayalarla şımartılmış, kuş sütüyle beslenmiş, be¬yaz, tüysüz, oğlandan çok kıza yakın, tasvir gibi bir güzel. En iyi okullara verdiler okumadı. Günahı boynuna, birtakım uygunsuz, serseri heriflerle geziyormuş. Allah bilir, eroin de çekiyordur. Gözlerinin her zaman baygın bakışını ben pek hayra yoramıyorum. Öyle efendi babanın çocuğu böyle soysuz çıksın, yazık, çok yazık... Maçalar bir Ermeni ailesidir. Gedikpaşa’da oturuyorlar. Peder koyu bir katolik papazı. Basbariton, tumturaklı bir sesi vardır. Oğlu Mahmutpaşa’da bir tuhafiye mağazası işletiyor. İspati Kızı ile serüvenlerine yukarda az buçuk dokunduk. Ablası Maça Kızı, esmer, kara kaşlı, kara gözlü, gerçi sıcak, gerçi güzel, ama neme gerek, duasında yakarışında, dini bütün bir tazedir. Belli ki, babasına çekmiş. İstavrozunu bir gün göğsünden eksik etmez. Kardeşinin İspatı Kızıyla yaptıklarını duysa, utancından yerin dibine geçer.” Peki…. Öyküye adını veren konçinalar ne? “Konçinalar altılıdan aşağıdaki oyun kâğıtlarıın adı. En bayağı oyunlarda bile işe yaramaz. Konçinaların bu içler acısı durumu bana oldum olasıya dokunmuştur. - Zavallılar, çıtır kozların at oynattığı alanlarda habire gelir gider, ayak altında dolaşıp trafiği tıkar, itilip kakılır, muştalanır dururlar.(…) Konçinalar bu bakımdan iskambillerin Paryasıdırlar. Var oluşlarının nedeni salt öbür kâğıtlara basamak olmak, onların üstün durumlarını sağlamaktır. Alt basamak olmasa üst basamak neye, kime övünecek? (…) deste içinde hüküm süren bu derebeylik düzenini bugüne bugün İnsan Haklan Bildirisi ile uzlaştırmaya da imkân yoktur.  (..) onları Paryalıktan kurtarıp eşitliğe kavuşturacak, böylece desteyi de iyi kötü çağımızın demokrasi gidişine uyduracak yeni oyunlar aradığım oldu. Hatta, öyle bir oyun bulayım ki diyordum, Birliler asıl değerlerine indiril¬sin, Beşliler kızları, Dörtlüler oğlanları alabilsin, gereğinde bir kılkuyruk Üçlü dört papazı birden sustaya durdurabilsin. Fakat olmuyor beyler. Aslarda o küçük dağları ben yarattım diyen heybet, Papazlarda o bütün güvenini sakaldan, asadan, baltadan alan azamet varken, o güdük, o sümük, o boynu bükük Konçinalar onlara bir türlü el kaldıramıyorlar. Sinmiş bir kere içlerine. Alışkanlık deyin, çekingenlik deyin, aşağılık daha doğrusu, Konçinalık kompleksi deyin, yapamıyorlar işte, ellerinden gelmiyor.” *** Yukarıda okuduğunuz parça, Haldun Taner’in “Konçinalar” adlı öyküsünden alıntı. Sevdim bu öyküyü. Hem de çok sevdim. O nedenle de sizlerle paylaşmak istedim. İnsan sevdiği şeyi sevdikleriyle paylaşmazsa, sevgi ne işe yarar ki? Haydi, gelin; durmayın… Haldun Taner’i de paylaşalım sizlerle sevgili kitap kurtları. Son sözüm: Ey halkım, konçina değilsin sen. Her şeyden önce bunu bil.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi