İktidar o kadar tatlı, o kadar tatlıdır ki…

f2 SUYA DAMLALAR/  FEVZİ GÜNENÇ İktidar o kadar tatlı, o kadar tatlıdır ki… İktidar öyle tatlı, öyle tatlı ki, onun uğruna ne doğru dürüst yiyip içebilirsiniz, ne de uyuyabilirsiniz. İktidar heveslilerinin kendini her şeyden mahrum ederek bu fettan şeyin peşinden gönüllü olarak belki de ölüme doğru koşmakta olduğunu düşündükçe gülesim gelir. Şu türküyü biraz çarpıtarak dolarım dilime: “Geceleri Uyku Girmez Gözüme, Zalım Yastık Diken Oldu Gözüme, Uyma Dedim Uydum şeytan sözüne….” Neler gördü bu gözler, neler duydu, neler okudu. Adamın biri bu ülkede cumhurbaşkanlığı yaptığı halde, iktidar hırsıyla başbakanlığa bile fit oldu da, onu yeniden ele geçirebilmek için ömrünü verdi. Bir başka adam yaşına dalya dedirtti, ipten döndü, gönlünün iktidar sevdası hevesine karşı koyamadı. Bir başkaları bu uğurda ipe gitti. Zehirlenerek ölümleri sağlananlar oldu. “Niçin acaba bütün bunlar?” diye düşünür dururum. “Bu dünyadan göçüp giderken yanında bir çorabını bile götüremediğin halde, neden ömrünü basarsın kumar masasına?” İktidar uğruna neler feda etmedi ki, bu ülkenin iktidar tutkunları. Bunun zararını sadece kendileri çekse iyi, bütün ülkeye de çektirdiler yıllar yılı.   ***   Bu yazımda, bundan sonraki birkaç yazımda daha köy enstitülerinden söz edeceğim. Yukarıda yazdıklarımla bağlantısı var mı bunun? Var elbette. Olmasa ne diye kendi çenemi yorayım, sizin başınızı ağrıtayım. Bu ülkenin başına gelmiş geçmiş, bir daha da asla gelemeyecek olan bir şanstı Atatürk. İktidardan şahsı için hiçbir beklentisi olmayan tek politikacıydı. Yoktan var ettiği bu ülkeye yaptığı güzellikleri inkâr edenlerin dilerim kör gözleri açılır. Şer dudakları kapanır… Bütün dünyanın hayran olduğu, bu büyük adamı yok saymaya çabalayan içimizdeki nankör soysuzların sayısı nasılsa çoğaldı son zamanlarda. Batan bir ülkeyi kurtarmıştı. Cumhuriyet denilen bütün dünyanın imrendiği yönetim biçimini getirmişti. Halka halk olmayı, özgürlüğü armağan etmişti halkına.   ***   Ülkemin başına gelip geçmiş, bir daha gelebilmesi için aydın insanlarımın düşüne dönüşmüş ikinci güzellik ise Köy enstitüleriydi. Bu kökten eğitim sistemiyle dünyaya parmak ısırtan ülke olmuştuk. Çocuğu köyden a’yı b’eyi bilmeden alıp, bu eğitim kurumlarında mükemmel insana dönüştüren o kurumun mimarı İnönü İktidarının Milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel’di. Köy Enstitülerinin işleşişini kurgulayan, programını hazırlayan, hayata geçirilişini sağlayan ise zamanın İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’tu. Bizlerin kapatmak gafletinde bulunduğumuz Dünyaya parmak ısırtan bu güzelim eğitim kurumlarından esinlenen bir çok batı ülkesi, benzeri uygulamayla 20. Yüzyılda ikinci kez Rönesansı yaşatmaya başladı ülkesine. Biz ne yaptık? Kuruluşunun üstünden daha 14 yıl geçmeden, ( 17 Nisan 1940 tarihinde kurulan Köy Enstitüleri 27 Ocak 1954'te kapatılmıştır. Bu süre içinde enstitülerde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti.) politik çıkarımız uğruna ülkemize en büyük fenalığı yaptık. Köy Enstitüsünü bitirenler sadece iyi birer ilköğretim öğretmeni olarak yetiştirilmiyordu. Onlar aynı zamanda köylülere, ilkel tarımcıktan modern tarımcılığa geçmenin yöntemini öğretiyorlardı. Bu kadar da değil. Onlar köyün marangozu. Demircisi, sağlık memuru oluyordu aynı zamanda. Konuyla ilgili olarak ikinci yazıma geçmeden önce, bu güzel kuruluşun neden kapatıldığına değinmek istiyorum. Irgat çocuklarının yurdumuza güzel öğretmenler yetiştiren bu eğitim yuvalarının kapatılması, işine gelmeyenlerce politik pazarlığa kadar vardırıldı.. Doğuda Kinyas nam ağa, “Eğer bütün köy çocukları okursa, biz tarlalarda ırgat olarak kimi çalıştıracağız” zihniyetiyle, zamanın iktidarına şart koşar: “Çok sayıdaki köyümde yaşayan sayısız kölem var. Bu okulları kapatırsanız, bütün kölelerimin oyları size.” Zamanın iktidarı, bir köy ağasına yenilir. Oy uğruna bu can eğitimi kurumlunun kapatılması için harekete geçilir. Konuyu kurcalamayı sürdüreceğim.      

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi