“Gözlerin kör ola, ölesin usta!”

f2 Bir Gaziantep türküsü vardır: Nakaratları “Gözlerin kör ola, ölesin usta!” diye yinelenen: “Alatirik yandı kalkın haşıla Haşılı bitirin başlan fasıla Ustamın giydiği samanı sarı Usta yapameysan bırak bu kârı…” türküsü… Bu türküyü ne zaman duysam aklıma hep Recep gelir. Ustalığı kalfalığından, kalfalığı çıraklığından kötü olan Recep… “Dur hele ayağımı bir yer edeyim. O zaman gör ben sana nedeyim” diyerek ele geçirdiği ülkeyi, bu ülkeye ait ve var ne yoksa satıp savurarak yoksullaştıran, yüz yıl geriye götüren Recep… *** Neyse konumuz Recep değil. Siz hiç çeyiz taşıma törenine katıldınız mı? Bir tür dayanışmadır bu. Mahallenin gençleri, evlenen arkadaşlarının düğününü şenlendirmek, onun yeni yuvasına taşınacak olan gelin eşyalarını kamyona yüklemek, kamyondan indirmek için yaptıkları gönüllü dayanışmadır. Bir de Gazianteplilerin içkiyle ilgili söylemleri var: “İçkinin ilk bardağı pahalıdır…” Çeyiz götürme gibi bu tür buluşmalarda masalar kurulur, bardaklar masaya dizilir, 70’lik İstanbul rakısı masanın ortasında yerini alır. içkiyi sunacak olan saki seçilir, Bu “İstanbul rakısı da neredene çıktı şimdi” demeyin. Benim çocukluğumda İki tür Tekel rakısı vardı. Biri Yeni Rakı, öbürü “Antep Rakısı. Antep rakısı Gaziantep inhisarında üretilirdi. Fiyatı da Yeni rakıdan ucuz olurdu. Ama törenlerde ucuza bakılmaz. Masaya muhakkak İstanbul rakısı konurdu. Saki dediğin fetvaz kişi olmalıydı. Rakıyı sunarken konuklar arasındaki ensesi en kalın olanın bardağını ağzına dek doldurmalı: “Fondip beyim, fondip! Oooh! Afiyet olsun…” demeli ki ensesi kalın arkadaş çabucak sarhoşlasın, elini kesesine atıp: “Saki, şurdan bir yetmişlik İstanbul aldırıver!” desin. Kesesinin içinde arı bile olsa, ilk bardağı devirenden daha cömert, daha kabadayı kimse olamaz. *** Derken ince fasıla başlar çalgıcılar. Genellikle oyun havasıdır çaldıkları. Havar’ın ekibi vardı eskiden. Kara Fatma’nın ekibi vardı. Sonra Burun Hayri çıktı ortaya. Burun Hayri çeyizleri şenlendirme işini zevk için yapardı. Ama baktı ki artık kapışılır hale gelmiş, “Eh şundan biraz da biz sebeplenelim bari” der. O güne kadar hep ispirtoya talim eden takım arkadaşları olan Kurukafa spor oyuncularının o günden sonra damakları İstanbul rakısının tadını tatmaya, mideleri bayram etmeye başlar. Zamane modernleşince ortaya toprağı bol olası “Zeki Dinçer’in Siyah Örümcekler”i çıktı ortaya. Siyah örümcekleri çeyize almak zenginlik göstergesiydi. *** Şimdi çeyiz çalgıcıları daladı ortalığı. Müzik aletlerinin sesini güçlendiren amfi maşallah yedi mahalleye ulaştırıyor sesleri. Bütün bana bunları yazdıran da bunlardan biri oldu. Bu pazar Komşumda çeyiz vardı. Bunlar başladılar fasıla. “Ustamın giydiği samanı sarı“dan girip, Hele Meryem’den çıktılar. “Leblebi koydum tasa, doldurdum basa basa”dan başlayıp “Hele yandım Burun Hayriye”den çıktılar. Erkeklerin “Yah yah yaaah”lları; kadınların”Li li liii…”leri gırla tabii bu arada. Şen bir çeyiz oldu doğrusu. Galiba iktidarın kara günler yaşattığı halkın arada bir her şeyi unutup böylesine eğlenmelere de ihtiyacı var. Yoksa nasıl çekilir bu çile?          

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi