Binbaşı Yüzbaşı Ökkeş Bahri Günenç

f2 GAZİANTEPLİ 100 TÜRK BÜYÜĞÜ: 9   Binbaşı Yüzbaşı Ökkeş Bahri Günenç   XI. Yüzyılda Oğuzlar’dan bir bölümü Maveraünnehr üzerinden İran’a göçmüştü. İçlerinden bir bölümü de İran’dan daha ötelere, Anadolu’ya uzanmayı seçti. Bunlardan Türkmen aşiretinin Günenç ve Güneş kabilesinden olanlar Antep dolaylarındaki kırsal alanlarda yerleştiler. Aşiretlerden bir bölüğü daha da ötelere gitti. Sarıt’ın mezrasına kondurdu göçünü. Orada yaşayanlar Türkmenoğlu diye andılar önderlerini. Türkmenoğlu soyu sürdü. Bu önderin öğrenebildiğimiz en büyük babası Kasım’dı. Kasım, Cessim’e; Cesim de Mehmet ile Ökkeş Bahri’ye baba oldu. Merkez ilçeye önceleri 27 kilometreydi Türkmen Oğulları’nın yaşadığı bu köy. Küçük Kızılhisar’dan geçen kestirme yol açılınca 10 km’ye düştü uzaklık. Bugün konu edineceğimiz Gaziantepli Türk Büyüğü Ökkeş Bahri Günenç’in ağabeyi ak tenli, gül yüzlü, kısa ak sakalları olan bir hocaydı. Bir Şaman “Koca”sıydı, Dedekorkut’tu sanki… Mehmet’ti adı. Mehmet hoca, okumaya karşı büyük özlem duymuştu ama uzun yıllar bir ilkokulu bile olmayan köyü devletin eğitim olanaklarından yararlanmasını engelledi. O da kıt olanaklarıyla ancak kendi kendisini yetiştirebildi. Hoca, kendisinin kavuşamadığı eğitime küçük kardeşi Ökkeş Bahri Günenç kavuşabilsin istemiş, onu okutmuş. Binbaşılık rütbesine kadar yükselen bu kardeş, ordu ahlakına uymayan bir üstünü tokatladığı için binbaşılık rütbesi sökülür, teğmen olarak kalır. Teğmen Ökkeş Bahri Günenç, önce İngilizler, sonra Fransızlarca işgal edilen Antep’imizi  savunmak için önemli görevler üstlenir. Düşmanla savaşmak için kurulan cepheler den ikisine, Sarımsaktepe  ve Aydınbaba Cephelerinin kumandanı olur. Kentinin savunması için canıyla başıyla savaşır.  Yurt toprağını kurtarmak için gereğinde şehit olmayı göze alacaksın. Ne var ki o şehit olamadı. Düşmanı toprağından kovmak için ölmek yerine yaşamak nasip oldu kendisine. Savunmanın en kızgın bölümünde, Heyeti Merkeziye suçsuz günahsız çocuklar ve analar ölmesin diye huruç hareketine karar verdi. Başarabilenler ailesini kent dışına kaçırdı. Ökkeş Bahri Günenç de ailesini baba ocağı olan Sarıt Mezrasına kaçırmayı başardı. Onları selamete erdirdikten sonra hızla yeniden görevinin başına dönen bu komutan, Antep savunmasında büyük yararlıklar gösterdi. Gösterdiği kahramanlıklarından dolayı,Büyük Millet meclisinde birinci derecede gazilik madalyasıyla taltif edildi.  Kahraman, olduğu kadar da görevine sadık, son derece namuslu bir adamdı Ökkeş Bahri Günenç. Bir seferinde, geceleyin kentin savunma alanını kapsayan çevresindeki siperlere sinmişti onun komutası altındaki Antepli milisler... Bir sigara ışıldar ötede... “Kim o sigara yakan hayvan! Amacı yerimizi belli edip yiğitlerimizi gâvura kırdırmak mı?” diye düşünür. Sigarayı yakana doğru yavaşça yürür. Karanlıkta bir suratın ensesinde patlar şamarı. Sonradan bu kişinin  milisleri teftişe gelmiş olan Heyete Merkeziye Başkanı, yani kendisinin de üstü, komutanı olduğu anlaşılır.  Heyeti Merkeziye Başkanı, “Yarın sen merkeze gel de bir görüşelim...” der ona. Çeker gider. Ertesi sabah Merkezi Heyetiye’ye doğru yola koyulur Ökkeş Bahri. Yanında sadık yaveri Şıhtopuz vardır. “Bak Topuz...” der yolda giderken ona. “Bu adamlar bana muhakkak bir ceza verecekler. Keseme koymazlar Heyeti Başkanını tokatlamayı... Beni kurşuna dizerlerse diyeceğim yok. Ama herkesin önünde falakaya yatırırlarsa yandım. İşte o zaman iş sana düşüyor. Buna izin vermeyeceksin. Böyle bir şeye yeltenirlerse, onlar daha beni falakaya yatırmaya yeltendiklerinde, çekeceksin mavzeri, çekeceksin tetiği, vuracaksın beni.”  Şıhtopuz’un itirazı boşunadır, emir emirdir. Neyse ki Merkezi Heyetiye Başkanı onu cezalandırmak için değil, onurlandırmak için çağırmıştır. “Senin yaptığını yapardım yerinde olsaydım ben de... “ der. Teşekkür eder. Akılsızlık ettim, düşünemedim. Oradaki herkesin canını tehlikeye attım bir nefes tütün için...” Ökkeş Bahri, bir ara Fransızlar tarafından tutuklanmıştır. Tutukluluğu sırasında karısı Asya Hanımla ve beş yaşındaki oğlu Necip’in onu görmesine izin veriliyor. Görüşme sırasında küçük Necip öteden babasını görünce korkuyla bağırıyor: “Anneee, bize gülen bu Arap kim! ..” Zaten kara kuru bir adam olan Ökkeş Bahri Günenç tutukluluk günlerinde saçı sakalı uzamış, zayıflamış, gözleri yuvasına çekilmiştir. Savunma Anteplilerin zaferiyle sonuçlanır. Fransızlar göçünü toplayıp gider. Bu arada düşmanla işbirliği yapan Ermeniler de Halep’e kaçar. Geride onlardan Antep’te bir yığın han hamam, ev kalmıştır. Bütün bunların anahtarları Sabuncu Hanında koca bir masanın üstüne yığılır. Toplanmıştır şehrin tüm ileri gelenleri. Hüseyin Ağa “Bu malları bölüştürmeye kalksak kimseyi memnun edemeyiz,” der. O nedenle dileyenin bu anahtarlardan birer tanesini alsın. Geriye daha kalırsa birer tane daha alsın. Yine kalırsa birer tane daha… Hangi anahtar hangi kapıyı açıyorsa, orası kendisinin olacaktır. Şansına artık... Masal gibi bir şey... Herkes en iyi yapının sahibi olabilmenin umudu içinde gözleri ışırken biri var ki, gözbebekleri nefretten çakmak çakmak yanmaktadır. Ökkeş Bahri Günenç’tir bu. “Ya ahali ne olacak? Onlara bir şey yok mu? ” diye sorar. Onlar savunmadılar mı bu kenti? Onların oğulları, kocaları, babaları ölmedi mi bu topraklar için? ..” “Herkese dağıtılırsa bizlere hava alırız. Eşraf olmanın değeri mi kalır o  zaman? ” denir. “Tuh yüzünüze! ” diye bağırarak ve kapıyı çarpıp çıkar gider Ökkeş Bahri Günenç oradan. O günden sonra karısına babası Hacı Kara’dan kalan bir evde yaşayacaktır koca cephe komutanı. Bu ADAM benim dedemdi. Onun dürüstlüğünü, kutlu soyadını taşımaktan gurur duyuyorum. fev27@mynet.com  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi