GAZİANTEPLİ 100 TÜRK BÜYÜĞÜ: 1. Mütercim Asım Efendi

f2 Benim çocukluğumda, şimdiki Büyük Pasajın yerinde büyük bir konak vardı. Cumhuriyet döneminde iş hanı olarak kullanılmaya başlanan bu konağın en önemli kiracısı İş Bankası’ydı. İş Bankası bu konağın birinci katında bulunuyordu ve oraya eni en az 4 metre olan nerdeyse kırk kadar basamakla çıkılırdı. Buradan yola çıkılarak konağın önünden geçen caddeye İş Bankası Caddesi adı verilmişti. Zamanla bankalar yeryüzüne taşındı. İş Bankasının da buradan çıkmasıyla yerleşke pasaja dönüştürüldü. Caddeye de artık İş Bankası Caddesi denilmesinin anlamı kalmamıştı. Zamanın ilerigelenleri Caddeye isim ararken, kentimize onur kazandıran bir bilim adamından söz edildi: Mütercim Asım… Bu  isim uygun görüldü ve Eski İş Bankası caddesinin adı Mütercim Asım caddesi olarak değiştirildi. Hemen hemen her Gaziantepli’nin çeşitli zamanlarda en az 100 kez geçtiği bu renkli, cıvıl cıvıl insan kaynayan caddeye adını veren Mütercim Asım kimdi Peki? Çoğumuz bunu merak bile etmemişizdir. Oysa caddelerimizi, sokaklarımızı onurlandıran isimlerin kime ait olduğunu bilmek, o kentte oturanların birincil görevlerinden olmalıdır. Biz de bu düşünceden yola çıkarak Mütercim Asım’ı size tanıtmayı öngördüğümüz Gaziantepli 100 Türk büyüğünün en başına aldık. 1755’te Ayıntap’ta doğup 1820’de yaşamını yitiren Mütercim Asım efendi 65 yıllık yaşamında bir ömre kolay kolay sığamayacak kadar çok eser vermiş biir yazarımız, çevirmenimizdir. Onun yaşadığı yıllarda soyadı yasası olmadığından, insanlar baba adlarıyla anılırlardı. Bu nedenle bir çok kayıtlarda bu Gaziantepli Türk büyüğünün adı da Asım Ahmed olarak anılıyordu. Ne var ki bu önemli yazarımızın kendi yazdıkları değil, Yabancı dillerden çevirerek Türkçemize kazandırdığı sayısız eserleri üste çıkmış, adı da günümüze Mütercim Asım olarak gelmiştir. 1800-1900yıllarında Ayıntap önemli bir kültür merkeziydi. Asım efendinin dedesi kentin saygın kişilerinden Ayıntâb sancağı mahkemesinin baş kâtibi Ahmet Cenânî Efendi'dir. Birçok âlim ve şâir yetişmiş olan bu ailede kitaplarla tanışan Asım beyin okumak, yazmak çocuk yaşlarında kanına girer. Dedesinin ve babasının özel ilgisiyle yetiştirilen Âsım Efendi böylece Arapçayla  Farsça'yı ana dili kadar iyi okuyup yazan biri olarak yetişir. O kadar ki bu güzel insan, genç yaşlarında Türkçe’nin yanı sıra o iki dilden şirler çevirebilmekte, kendi de şiirler yazabilmektedir. Kentte, böyle bilgiye açık, becerikli biri bulunur da ilgi görmez mi? Asım efendi de zamanında Ayıntap Beylerbeyi olan Mehmet Nuri Paşa'nın dikkatini çeker. Paşa onu kendine divan katibi yapar. Mehmet Nuri Paşa’nın Ayıntap tarihinde pek acıklı bir yeri vardır. Çekemeyenlerin fitlemesiyle “padişaha isyan etti” diye îdamına karar verilir. Ayrı bir bölümümüzde Mehmet Nuri Paşadan da uzun uzadıya söz edeceğiz. Başkentten Ayıntap’a gönderilen askerler kenti yağmalar ve büyük hasarlar verirler. Bu kargaşada Mütercim Âsım efendi de kan değer kütüphanesiyle tüm mal varlığını yitirir. Canını olsun kurtarabilmek amacıyla Kilis’e kaçan Asım efendi orada maddi sıkıntı içinde yaşar. 1790 yılında da yaşamını sürdürmek ve hayatını kazanmak için İstanbul'a gider. Âsım Efendi, Tebrizli Hüseyin bin Halef'in Tıbyan-ı Nâfî der Tercüme-i Burhân-ı Katı adındaki eserini başarıyla Türkçeye çevirerek III. Selim'e takdim eder. Mütercim Asım beyin bu eserini çok beğenen Sultân III. Selim kendisine üç yüz kuruş maaş bağlatır. Ailesini Gaziantep'ten İstanbul'a getirmesi için de ayrıca yardımında bulunur. Bu sıralarda değerli hemşerimizin şanssızlığı bir kez daha gün yüzüne çıkar. Mısır Vak'asının patlak vermesiyle ailesini İstanbul'a getiremez. Şanssızlık bununla da yetinmez, onun kalmakta olduğu evinin yanmasıyla yeniden tüm kütüphanesi, yazdığı eserleri ver mal varlığı kül olur. Neyse ki sultânın yardımı ile tekrardan maddi durumu düzelir. Her şeye yeniden başlayan Mütercim Asım bey, bu kez de Halepli İbrahim Efendi'nin Siyer-i Halebî'sini çevirerek padişaha sunar. Muhammed'in gazâları ve menkıbelerinden söz eden kitap, o devirde büyük bir rağbet görür. Bu gelişmeleri takiben III. Selim'in maddi desteğiyle Asım efendi hacca gider. Dönüşte Ayıntap’a uğrayarak ailesini de yanına alarak İstanbul'a gelir. Hemşerimiz bu tarihten sonra yazdığı Tuhfe-i Âsım adlı eserini III. Selim'e sunar. Eseri değer görür. Sultan ona vak'anüvislik yani resmî tarih yazarlığı görevini verir. III. Selim tahttan indirilince Mütercim Âsım için de sıkıntılı günler yeniden başlar. Geçim sıkıntısı yüzünden elindeki kıymetli eserleri yok pahasına satmak zorunda kalır. Fakat II. Mahmut'un tahta çıkmasıyla beraber Mütercim Âsım da tekrardan rahat bir yaşama kavuşur. 19. Yüzyılın başlarında Mütercim Âsım'ın da şöhreti iyice artar. Özellikle Arapça'dan ve Farsça'dan yaptığı tercümelerle cilt cilt eserler kaleme alır. Bu eserlerle sözlük bilminde büyük bir merhale kaydettiğini ispat eder. Bu vakitten sonra da Mütercim Âsım lakabıyla anılmaya başlar. Mütercim Âsım, 1807 yılında tekrardan vak'anüvislik görevine getirilir ve ölünceye dek bu vazifesini devam ettirir. 28 Kasım 1820'de İstanbul'da vebâ hastalığına yakalanarak vefât eder. Mezarı Karacaahmet Mezarlığı'nda bulunmaktadır. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bu büyük Türk büyüğünün hatıralarını yâd etmek amacıyla kentin en önemli caddelerinden birine onun adını vermekle kalmamış, Mânoğlu Parkındaki 20’yi aşkın ünlü Gaziantep büyüğünün yanında onun da büstünü yaptırmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi