Dilbilimci Ömer Asım Aksoy’un Dilci Kayınbiraderiydi Ahmet Bayaz (2)

f2 GAZİANTEPLİ 100 TÜRK BÜYÜĞÜ Dilbilimci Ömer Asım Aksoy’un Dilci Kayınbiraderiydi Ahmet Bayaz (2) Bense Gazi Mustafa Kemal’e gitmekteyim o yıllarda. Eyüpoğlu mahallesi’ndeki Gazi ilkokulu, darlığından, bir de öğrenci yoğunluğundan ötürü beşinci sınıflarını kapatmıştı. Buradaki öğrencilerden bir kısmı o yıl yeni açılmış olan Akyol İlkokulu’na, bir bölümü Kayacık İlkokulu’na, bir bölümü de Sakarya’ya gönderilmişti. O yıl beşinci sınıfa geçen ben, bu üçünden ayrı bir okula kapatılmıştım. Babamın gazeteci, kitapçı dükkânına… Eğer ben de evimizden sadece yüz metre ötede bulunan Akyol İlkokuluna gönderilseydim, Ahmet Bayaz’la okul arkadaşı da olacaktım. Ben babamın dükkânındaki öğrenimimi sürdürürken o (Lise bünyesindeki) Gaziantep Ortaokuluna geçti ilkokulu bitirince. Lise 1. sınıfta kendini atletizme verdi. 1500, 3000, 5000 m. koştu. Hatta bu yarışlarda önemli dereceler aldı. Cahit Saraç’la ve birkaç arkadaşı ile birlikte  Gaziantep Sanatseverler Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Dernek Başkanı o zamanlar Gaziantep Bölge Çalışma Müdürü olan Sayın İbrahim Tekelioğlu ile derneğin çeşitli etkinliklerinde bulundular. Benim, Yalçın Dai’nin, Abdullah Erip Çitçi’nin de bulunduğu edebiyat şiir söyleşilerine  katılırdı Ahmet. Benim Demokrat Ülkü Gazetesine hazırladığım sanat sayfaları yıllarının konuğu olurdu zaman zaman. 50’li yılların sonlarında sahneye çıktı. Gaziantep Gençlik  Tiyatrosu adında Cahit Saraç’ın başkanlığı altında bir topluluğa katılmıştı. Şehitler Anıtının karşısındaki yokuşun üzerinde bulunan handa da bir oda kiralamışlardı. Suburcu Caddesi’ndeki  sinemalardan bir ikisinde de oyunlar sergilemişti gurup. Dışa açılalım demişlerdi sonra. Bu konuyla ilgili anılarını şöyle anlatır Ahmet Bayaz: “İlk turnemizi  o zamanki adıyla Maraş’ta yapmaya karar verdik Maraş’a öncü olarak  iki-üç arkadaş gittik. Valilik’ten ve Belediye’den gerekli izni aldık. Davetiye bastırdık. Onları satmak için dolaş dolaş,  hava cıva. Davetiye satmak üzere kimin kapısını çalsak “dans ya da göbek var mı?” sorusu ile karşılaşıyoruz. Bir otelde kalıyoruz. Bir sinema salonu kiraladık. Hatırladığım kadarı ile  bir geceliği 200 TL. Ceplerimizde 25-35  TL. kadar paramız var. Üzüm ekmeğe talim ediyoruz. Gaziantep’teki arkadaşlarla ilişki kurarak, oyunu ya da tiyatroyu operet biçimine dönüştürmeye karar verdik. Bu arada kaldığımız Otel’in sahibi de bize yardımcı oldu. Maraş gazinolarında  iş çıkaramayan bir müzik/dans topluluğu ile  perde aralarında gösteri yapmaları konusunda anlaştık. Afişler yaptırdık. El ilanları bastırıp dağıttık.  30-40 kadar davetiye satma başarısı gösterdik. Temsil verilecek akşama doğru Bizim Gençlik Tiyatrosu   da 12-13 kişi olarak Maraş’a geldi. Akşam saatlerinde hiçbirimizin ağzını bıçak açmıyor. “Ne yapacağız” diye düşünüyoruz. Dans/saz ekibine, sinemaya ödeme yapılacak… Cebimizdeki üç beş lira ile, satılan 30-40 davetiyenin parasını da katıp afişlerin, el ilanlarının parasını vermiştik. Perdenin açılmasına yarım saat kalmıştı ki sinemanın önü gençlerle dolup taştı. Ancak onlara 3 lira giriş parası fazla geliyordu. Ani bir kararla giriş ücretini 1 liraya düşürdük. Böylece salonu doldurma başarısını gösterdik. Ancak izleyicilerin bir bölümünün de oyunu gürültüden patırtıdan doğru dürüst izleyemedikleri de bir gerçekti. Sinemayla saz/dans topluluğunun parası ödenmişti, ama bize de otelde yatacak para bile kalmamıştı. Maraşlı tiyatro sever bir genç (özverisini hiç unutamadık) o gece evine götürüp on beşimizi birden konuk etmişti.” Tiyatro kanına işlemişti artık Ahmet’in. Bu işin eğitimini veren bir okulun bitirme sevdasına düştü. Kendisi gibi aynı sevdanın ateşinde yanan benimle birlikte Konservatuar sınavlarına katılmak üzere Ankara’ya yollandı. Ne var ki bu ikimiz için de düş kırıklığı olacaktı. Zira sadece 7 öğrenci alınacak olan sınava 300 kişi katılmıştı. Katılanların arasında ise önemli tiyatro, sanat adamlarının çocukları vardı. Tabii ki konservatuara girmeyi başaramadık. Kuyruğumuza baka baka Gaziantep’imize döndük. Ahmet Bayaz’a Gaziantep lisesini bitirmek de nasip olmadı.. Yaşam rüzgârı kendisini ailesiyle birlikte Ankara’ya savurdu. Lise Öğrenimini Ankara Atatürk Lisesi’nde tamamladı o da. Liseyi bitirince askere gitti.  27Mayıs 1960’ta devrimi yapıldığında, o Ankara’da Muhabere Okulu’nda askerdi. Ardından İstanbul’a gönderildi.  İstanbul Asayiş Tümeni’nde Menderes, Polatkan ile Zorlu’nun idamlarında Yassıada’da ‘komando taburu’nda görevli bir muhabere çavuşu  olarak bulundu. Bakın yine bitmedi. Haftaya da birlikte olacağız ışıklar içinde yatası Ahmet Bayaz’ımızla…)          

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi