Dilbilimci Ömer Asım Aksoy’un Dilci Kayınbiraderiydi Ahmet Bayaz (1)

f2 GAZİANTEPLİ 100 TÜRK BÜYÜĞÜ Dilbilimci Ömer Asım Aksoy’un Dilci Kayınbiraderiydi Ahmet Bayaz (1) Güzel Gaziantep’imizin sularını birlikte içtiğim, yiyeceklerini birlikte yediğim, havasını birlikte kokladığım arkadaşlarımdandı o. Birlikte yürümüştük yıllarca kendisiyle bu kentin yollarında. Suburcu’dan Halkevine, Halkevinden Kırkayak’a, Başkarakol’a, Kavaklık’a yürürken yaz akşamlarında, birbirimize anlatmıştık ilk sevdalarımızı… Birlikte düşmüştük sanatın edebiyatın, özellikle de tiyatronun peşine. 1940’da dünyaya gelen çocukluk arkadaşım Ahmet Bayaz’dır O. Kırkayak Parkının karşısındaki Bayazlar’ın konağında açmış gözlerini yaşama. Onun doğduğu yıllarda ev olarak kullanılıyormuş bu yapı. Dedesi Beyazınoğlu Ahmet Ağa, (1860-1917)  bir ortağıyla birlikte, 20. Yüzyılın başlarında otel olarak yaptırmış binayı. Büyük Otel koymuşlar adını da. Konağı satın alan Büyükşehir Belediyesi, Kültür Merkezi’ne dönüştürmeye çalışıyor şu ara orayı. Benim çocukluğumda İnhisar’dı Bayazlar’ın Konağı. Tekel’di yani. Aile, Tekel’e kiraya vermişti yapının (Akyol Okulu tarafındaki) büyük bölümünü. Bir bölümü ise kendilerinde kalmıştı. Babam, çocukluk yıllarımda tekel bayiliği de yaptığından İhtihar’ın kiraladığı bölümü görme şansını elde etmiştim. Yapının Bayazlar’da kalan bölümü ise bir şato kadar gizemliydi. İstanbul’da yaşadığım yıllardaki, bir Gaziantep ziyaretimde Tarih öğretmenim Bayaz Hüseyin’i göresim tutmuştu. Sanırım ki bu dönem, Ülkü Tamer’in Bayaz Öğretmenimin “Köroğlu’nun Güneydoğu Söylencesi” kitabının Milliyet Yayınlarınca yayımlandığı döneme rastlıyordu. Öğretmenim oda oda gezdirmişti, bu ziyaretimizde evin içini babamla bana. Küf kokuyordu konağın içi. Burada mı konuk etmişti Bayaz Öğretmen Aziz Nesin’i?.. Burada mı esinlenmiş, yazmaya başlamıştı Aziz Nesin “Sizin Memlekette Eşek Bulunur mu?” öykülerini? Böyle kocaman bir yerde, yaşlı bir adam sağlıksız koşullar altında nasıl yaşardı tek başına? Nasıl yaşardı “Köroğlu’nun Gaziantep Söylencesi” yazarı Şair, üç kuşağın Tarih öğretmeni? Demek bu odalardan birinde doğmuştu arkadaşım Hüseyin Bayaz öğretmenimin yeğeni Ahmet Bayaz da. Konağın pencerelerinden bakmıştı çocuk gözleriyle… Demiryol dediğimiz Atatürk Bulvarından geçen paytonlara… Kırkayağın beyaz çiçekli ulu ağaçlarına, Bostanarasına, Alleben’e… Büyüdükçe bu çocuk, konağın arkasındaki Körükçü Hafız sokağının yanı başında bulunan Boyahane Alanında oyun oynamıştır çağdaşlarıyla. Gülle, kemik aşık, kart oynamıştır… Benimle de oynadı mı acaba?.. Değirme (topaç) döndürmüştür çocuk Ahmet. Çışkaa salmıtır Bayazların konağının balkonundan, Demiryol’a doğru… Daha da büyüdükçe Zerdalılık’a doğru uzanmıştır küçük Ahmet. Orada yapılan mahalleler arası sapan savaşlarında taş toplayıp yetiştirmiştir Ağyollu ağabeylerine. Elbette ki kimi zamanlar da başından pekmez akıta akıta dönmüştür evine… Bu yıllarda söylemiş olmalı babası Muhtar Bayaz ona, sık sık yinelediği şu sözleri: “Akyolun keçisi gibi tok gidip aç geliyorsun!” Muhtar Bayaz, Ahmet Ağanın 7’nci oğludur. Kaleli ailesinden Hatice Hanımla evlenmiştir. Ahmet’in de annesi olan Hatice Hanım 1917-2002 yıllarında yaşamış. Arkadaşım Ahmet ise Muhtar Bayaz’ın dört çocuğundan üçüncüsü oluyor. Ahmet 1969’da Türk Dil Kurumu uzmanlarından Ayla hanımla evlenir. İki çocukları dünyaya gelir. Oğlu Arda ilk çocuğu olup Gazi Üniversitesi İktisadi Ticaret Fakültesini bitirmiştir. Enka Şirketinde çalışmaktadır. Kızı Pınar ise Uludağ Üniversitesi İktisadi ve Tic. İ. Fak. bitirmiştir.  SSK Vakfında görevlidir. Tekel binası olarak tanıdığımız Kırkayağın karşısındaki Bayazlar’ın Konağını yaptıran dedesi Ahmet Ağa, tütün dış satımcılığı yaparmış. Sadece bizim kentte yetiştirilebilen “deli tütün”leri satın alır, ayıklattırır, üstün kaliteye ulaşmasını sağladıktan sonra Mısır’a ihraç edermiş. Bu işten iyi para kazanmış Ahmet Ağa. Kazandığı parayla Bayazlar’ın Kırkayak karşısındaki konağından sonra, Akyol’da da bir Kervancı Evi yaptırmış. Ahmet’in biraz daha büyüdüğü yıllarda, aile Konaktan bu eve taşınır. Biz iki küçük arkadaşız o sırada Ahmet’le. Arkadaşım alır beni evlerine götürürdü zaman zaman. Bana bir masal, bir düş ülkesi gibi gelen bu evin içinde, meraklı gözlerle ürkek ürkek dolaşırdım. Bir kapısı Mektep Üstü Caddesi’ne bir kapısı da Karabasa Çıkmazı’na açılan iki kapılı bir evdi burası. Evin Kapısı Antep’te bulunan “büyük kapılı” evlerdendi. Kapının sırrını sonradan öğrenecektim.  Develerin kervanı ile birlikte içeriye girebilmesi için böyle kocaman yaptırılmıştı. Hayadın iki tarafınta livanlar banyo, hazna yer almaktadır. Yaşamım boyunca bir evde banyo bulunduğuna ilk kez bu evde tanık olmuştum. Bizim evlerimizde banyo eşikliklerde yapılırdı. Hatta Gaziantepliler bunu tekerlemeye bile dönüştürmüştü: “Evinde varsa eşiklik Hamama gitmek eşeklik” Ama yine de en az ayda bir hamama gitmekten kendini alamazdı eşikliği olanlar bile. Bu evdeyken okula başlamıştır Ahmet. Doğrudan doğruya yeni açılan Akyol İlkokulunda başlayacaktır öğrenimine. (Bir haftada biter mi hiç toprağı bol olası Ahmet Bayaz’ın serencamı? Sürdüreceğim) (Sürecek)   XXXXX  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi