Kazım Aldoğan
Delege Ağalığı Ve Sadakat Zinciri; CHP’de Değişim Mümkün Mü?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin sıkıştığı ‘’yüzde 25’’ bandını aşmak için izlediği ‘’sağa benzeme’’ siyasi stratejisi son on yılda Erdoğan’ın akıllı manevralarıyla yüz yıllık rejimi değiştirmesiyle sonuçlandı.
Son seçimi de kaybeden Kılıçdaroğlu, malum ‘’vazgeçilmez lider’’ geleneğine sadık kalarak istifa etme gereği duymadı. CHP’nin gideceği kongrede büyük olasılıkla Özgür Özel ile yarışıp, muhtemelen tekrar CHP’nin koltuğuna oturacak.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun tekrar o koltukta oturmasına direnen irade ve motivasyonlar nelerdir?
Bunun için CHP ile ilgili yapılan tartışmaların hep odağında olan delegenin yapısına yakından bakmak gerekiyor.
Diken gazetesinden Altan Sancar da CHP’nin üye ve delege yapısı hakkında geçen günlerde bir yazı yazmıştı. Sancar,’’delege ağası’’ denen bazı isimlerin yakınlarını hatta partili olmayan isimleri dahi partiye üye yapıldığını partililerin ağzından aktardı.
CHP tüzüğünün 46. Maddesine göre, partinin Kurultay delegeleri doğal ve seçilmiş üyeler olmak üzere ikiye ayrılıyor. Seçilmiş üyeler il kongrelerinde o ilin TMBB üye sayısının iki katı şeklinde oluşmaktadır. Başka bir anlatımla,1.200 olan seçilmiş üyelerin illere göre dağılımı YSK’nın her il için belirlediği milletvekili sayısının iki katıdır. Bu duruma göre en çok Kurultay delegesine sahip üç il, en fazla milletvekiline sahip olan İstanbul, Ankara ve İzmir’dir. CHP tüzüğüne göre il kurultay delege sayısının hesaplanmasındaki tek ölçüt illerin çıkardığı toplam üye milletvekili sayısıdır. Basit bir matematik hesabıyla şu anda en fazla milletvekili olan illerde CHP Büyükşehir Belediyelerin elinde bulunan 11 ildir. On bir ildeki toplam delege sayısı ise 492. Yani 1.200 olan toplam delege sayısının neredeyse yarısına yakın.
İşte Kasım’da yapılacak genel başkanlık yarışında Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’in kaderini ağırlıklı olarak bu on bir belediye başkanının CHP’de ki kariyer ve tekrar belediye başkanı olabilme hesapları etkili olacak.
Burada delege iki önemli durum ile karşı karşıya; ya parti içindeki kendi ikbalini düşünecek ya da ekonomik krizin hâkim olduğu sokağın yansıttığı Türkiye’nin AKP’den kurtulmasına katkı yapmayı.
Edindiğim gözlemlerde, delege aslında Kılıçdaroğlu ile girilecek bir seçimde, CHP ile ciddi duygusal bağı kırılmış seçmeninin çok kolay motive olmayacağı ve bu nedenle Kılıçdaroğlu ile yerel seçimleri kazanmanın riskli olduğu yönünde. Yani her zaman dillendirilen CHP ‘’yüzde 25’lik sadakat kitlesinin bile akamete uğrayacağı. Son seçimde yüzde 52 oy alan Erdoğan’ın karşısında olan yüzde 48’lik kesimden seçime gitmeyenlerin fazla olması, Erdoğan aynı oyu korusa bile, sandığa gitmeyen muhalif seçmen nedeniyle 52’lik oranın daha artacağı gerçeği ile karşı karşıyayız.
İşte tam da burada delege ile başka bir realite ortaya çıkıyor.
Can alıcı soru şu; CHP delegesi gerçekten de bu hayati siyasi analizi yapabilecek iradeyi ne ölçüde yansıtacak. Bunun cevabını ise CHP’nin yakın tarihinde, Deniz Baykal örneğinde aramak sanırım yerinde olur.
CHP’nin 25.Kurultayı’ında Erol Tuncer’in karşısına aday olan Deniz Baykal 679 oyla CHP’nin dördüncü Genel Başkanı seçilmişti. Baykal dönemi Yeni Sol ile tanımlanmıştı. Baykal ile İsmail Cem’in imzasını taşıyan Yeni Sol, yenileşme söylemi ile iddialı bir politik hedef belirlemişti. Siyasi mottosunu ‘’değişim ve yenileşme olarak ilan eden Baykal, ’İmam Hatip’e giden de diskoteğe giden de bizim gencimizdir’ ’ifadesini kullanmıştı.28 Şubat döneminden sonra radikal seküler bir söyleme dayandırdığı siyaset stratejisi Siyasal İslam’ın Erdoğan önderliğinden geliştirdiği politikalara yenik düştü.1993 yılında Genel CHP’nin koltuğuna oturan Baykal,2010 yılında Fetöcülerin kaset kumpasıyla genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı.
CHP’nin örgütlenme yapısı içinde uzun yıllar hep tartışma konusu olan ‘’delege ağalığı’’ gerçeği Deniz Baykal döneminde de partini bir numaralı sorunuydu.
Bir kez CHP’yi baraj altında bırakan, Erdoğan’a siyasetin önünü açan ve Tansu Çiller ile yapılan kısa bir koalisyon döneminde başka CHP’nin tarihteki en başarısız liderlerinden birisi olan Deniz Baykal’ın yıllarca o koltukta tutan delege yapısı şu günlerde CHP içinde yeniden gündemde.
CHP’nin değişiminde önünde önemli bir misyona sahip delege sisteminin iki ay sonra kongreye gidecek CHP’de yeniden önemli bir tartışmanın fitilini ateşlediğini söylememiz gerekiyor.
Bu tartışmaların belki de en önemlisi, delegenin her dönem mevcut genel başkanların partideki güç dengelerini kontrol etmeleri nedeniyle, yerelde genel başkana/genel merkez yakın politik figürlerle hareket etmeleri. Bu durumda delegenin kendi seçim çevresinde seçilebilmesi için parti üyesini kontrol etmesini gerekli kılıyor.
Buradan da anlaşılacağı gibi, CHP’de kongrede genel yönetimini değişmesini sağlayan süreç, mahalleden genel merkeze kadar kurulan bir ‘’sadakat zinciri’’nin marifetiyle mümkün olabiliyor. Bu da genel merkezde oligark bir yapının kurulmasına yol açıyor. Bu oligark yapının başında olan genel başkan, Türkiye’de kıyamet de kopsa delegenin desteğini sağladığı için genel başkanlık koltuğunda oturma şansına sahiptir.
Sonuç olarak, son yüzyılda tarihin en büyük ekonomik buhranını yaşayan Türkiye’de 14-28 Mayıs’ta CHP’nin uğradığı hezimetin kapsamlı bir değişime, siyasi bir paradigmaya yol açması gerekirken, CHP’nin parti örgütlenmesinde oluşan ‘’delege ağalığı’’ olgusu ve kısa vadeli siyasi hesaplar nedeniyle zor görünüyor. www.yenicizgihaber.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.