Birinci yılında onu anarken

Yaşar Kemal ustadan söz edeceğim. Cumhuriyette Prof Dr. Gülten Dinç’in de bir yazısı yayınlandı onunla ilgili olarak bugünlerde. Konu 1955 yılında Gaziantep’te Yaşar Kemal’le yapılmış bir söyleşi. Söyleşinin adı: Röportajcı ile Bir Röportaj. Söyleşiyi yapan Uğurol Barlas. Ustanın 1955 yılında Cumhuriyet Gazetesi muhabiri olarak geldiği  Gaziantep’te bir söyleşi yapmış Uğurol. Bu söyleşi Demokrat Ülkü Gazetesinde yayınlanmış. Aynı yıl ben de bir söyleşi yapmıştım ustayla. Usta, babamın arkadaşıydı. Gaziantep’e her gelişinde bizim kitapçı dükkânında uzun uzun eğleşirdi. Bu gelişlerinden birinde ben de bir söyleşi yapmıştım kendisiyle: “Söyleşiciyle Söyleşi”ydi benim yazımın başlığı. Yazımı yayınlanmadan kendisine göstermiştim. Saçlarımı karıştırmıştı. “Söyleşiyle söyleşici ne lan?” demişti gülümseyerek. Şimdi ben kaçakçılarla söyleşmeye mi geldim sence?” Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. “Boşveer,” demişti o. Usta ile 1992 yılında yeniden karşılaşacaktık. Adana’nın İstasyon Meydanında yapılan bir ödül töreninde… Ben Orhan Kemal Öykü Ödülü Birinciliğini kazanmıştım. O ise ödülü bana verilecek kişi olarak seçilmişti. Onun elinden ödül almak ikinci bir ödül olmuştu benim için. Sevincimden kabıma sığamıyordum. Deli cesaretiyle bu sizinle ikinci karşılaşmamız usta,” demiştim. “İlki nerede oldu ki?” diye sormuştu. “Gaziantep’te, babamın kitapçı dükkânında... Bir söyleşi yapmıştım sizinle…” “Necip baban mı senin?” demişti. Başımı sallamıştım. Bizi izlemekte olan kalabalığa dönmüştü. Bugün kendisine ödülünü verdiğim bu delikanlıyla ahbaplığımız eskidir. Benimle ilk röportaj yapan çocuktur o. Bana döndü. “Saklama, çocuktun o zamanlar, değil mi?” Utanıp başımı önüme eğmiştim. “O zamanlardan gözüm tutmuştu bu delikanlıyı” demişti. Alkışlanmıştık. Sanırım o alkış bana değil, kendisineydi. Demek ki Gaziantep’e o gelişinde Uğurol da bir röportaj yapmıştı kendisiyle. Bu röportajın tamamı köşeme sığmaz. O nedenle arkadaşımdan özür dileyerek röportajını özetleyip paylaşacağım sizlerle. “Edebiyatla uğraşmaya ne vakit başladınız?” “Sanırım 9 yaşında Halk şiirleri yazarak; daha sonra ilk hikâyem olan ‘Pis Hikâye’yi yazdım.” “İlk kitabınız? Ağıtlar isimli 1943’de yayınlanan folklor derlemesi.  Konularınızı neler teşkil eder? 14 yaşına kadar köyde, kasabada kaldığıma göre pek tabii bu hayat teşkil edecektir. Konularım bir bakıma benim hayatımdır... Yazı dili ile konuşma dili arasında ne fark vardır? Sizce yazı dilinin konuşma dili haline gelmesinde en büyük rolü kimler, ne şekilde oynayabilirler dedim. Bence, yazı dili ile konuşma dili ayrı değildir, ayrı olmamalıdır, dedi... Hikâyede konuşma havası, konuşma ile aynı tür, aynı şekil olmalıdır. Edebiyatçı konuşma diline yaklaşmakla ancak anlatım serbestliğine erişebilir... Nerelisiniz, kaç yaşındasınız? Osmaniye’nin Gövceli köyünde 1926’de doğduğumu nüfus cüzdanım yazar. Ama ben 1922’de doğduğuma eminim... “Evvelce yani gazeteciliğe başlamadan evvel ne işle meşgul olurdunuz?” “1951 yılına kadar Kadirli’de arzuhalci idim. Tesadüfen röportajcı oldum. “Şu tesadüfü öğrenebilir miyiz?” “Bebek’ isminde bir hikâye yazmış, Nadir Nadi’ye okumaya vermiş ve İstanbul’da iş aramaya koyulmuştum. ‘Hürriyet’e, ‘Vatan’a müracaatla röportaj muhabiri olarak 50 lira aylık istedim, vermediler... Bu sırada ‘Cumhuriyet’ beni röportajcı olarak işe aldı: herhalde ‘Bebek’i beğenmiş olacaklar. ‘Cumhuriyet’e girdikten altı ay sonra beni işe almayan gazeteler büyük para vaadi ile almak istediler ama ben gitmedim... “İlk röportajınızı nerede yaptınız, esas mevkiinizi hangisi sağladı?” “Beni ilk defa Van’a yolladılar; esas mevkiimi ‘Gaziantep’te Kaçakçılar Arasında’ isimli röportajım sağladı. Bu yazım çok beğenilmişti.” “Kitaplardan ve yazarlardan sevdikleriniz?” Kızıl ve Kara, Harp ve Sulh, La dam o Kamelya, Don Kişot’u sever, Pir Sultan Abdal’ı, Karaca Oğlan’ı, Orhan Veli’yi takdir ederim. “En çok beğendiğiniz hikâyeci?” “Orhan Kemal. Kendisi hemşerimdir.” “Halkın arasında halktan olduğunuza göre sevdiğiniz türküler vardır herhalde?” “Vardır. Mahpushane çeşmesi, İnce Mehmet, Kozanoğlu” türkülerini severim. Sizin de “Sürerim sürerim gitmez gadana; Fransız gurşunu değmez adama” türkünüze bayılırım... “ *** İyi ki aynı çağda yaşadık seninle. Bununla gurur duyuyorum ustam.. Bir yıldan beri yüreğimizdeki sin’inde yatıyorsun Sevgili Yaşar Kemal. Giderek büyüyorsun, daha çok büyüyorsun. Sanırım bu gidişle yüreğimize sığmaz olacaksın. Sen orada yatıyorsun diye, yüreğimiz ışıkla dolup taşıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi