BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: 18. bölüm

BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: 18. bölüm “Yumurta versek olur mu Şafak.” “Kuru üzüm versek?..” “Buğday?..” “Olur olur.” Konuşan kuşu görüp, onunla tanışma sevdasına kapılanların sayısı giderek artıyordu. Bir bölüm Sarıtlı evlerine koştu. Beş kuruş değerinde yumurta, kuru üzüm, buğday getirenler oldu. İçeriye girip çıkanların ağzı kulaklarına varıyordu. “Kuş konuşuyor mu la Ramazan?” “Konuşuyo valla.” “Senlen de konuştu mu?” “Konuştu.” “Ne dedi, ne dedi?” “Canın ne yemek istiyor diye sordu.” “Sen ne dedin?” “Lahmacun, dedim.” “O ne dedi?” “Onu yiyeceğine bunu yesen olmaz mı?” diye bir bacağını öne uzattı.” Kahkahayla gülüyordu bunu duyanlar. Hemen bir başkası giriyordu içeriye. “Konuştunuz mu, konuştunuz mu?” “Konuştuk…” “Ne dedi?” “Canın ne yemek istiyor diye sordu. “Sen ne dedin?” “Patlıcan kebap, dedim.” “Onu yiyeceğine bunu ye dedi mi sana da?” Başını öne eğip oradan savuşuyordu Kukuriku ile konuşan köylü. Üçüncü girenin canı kuru fasulye ile pirinç pilavı istemiş. Dördüncünün canı baklava istemiş. Her giren de papağandan ağzının payını almış. “Onu yiyeceğine bunu ye!” Az önce ona buna gülenlere şimdi başkaları gülüyordu. Papağanın namı bir iki gün içinde aşırı köylerde de duyulmuş. Sadece Sarıtlılar değil, yumurtayı, üzümü kapan ta Mizmiz’den, Mülkten, Kocasakal’dan erinmeyip gelenler oldu. Bunlar Kukuriku ile görüşyor, ağzının payını alıp gidiyordu. Papağana olan ilgi giderek azalmaya başladı. Çünkü onu kadınlar dışında görmeyen kalmamıştı. Bu kez dayım kadın matineleri düzenlemeye başladı. Kadınlar ödeme konusunda çok cimri oluyorlardı. O yüzden dayım üçünü, beşini, onunu bir arada görüştürüyordu Kukuriku ile. Bir süre sonra Sarıt’ta papağanı herkes görmüş, onunla konuşmuş, ağzının payını almıştı. Tabii ki İpsiz’in karısı Gülüş  teyzem hariç. Çünkü onun kuş evine girecek ne yumurtası, ne kuru üzümü ne de buğdayı vardı. O da her gün kuş evine geliyor, Papağanı ücretsiz görmek için dayıma yalvarıp duruyordu. Sonunda dayım dayanamadı. Gülüş hanımı da içeriye aldı. Papağan evinden çıkan Gülüş  hanımın ağzı kulaklarındaydı. Yanaklarında ise güller açılmış bulunuyordu. O günden sonra konuşan kuş aklından hiç çıkmadı Gülüş  teyzemin. Kkukuriku kendisinin olmalıydı. Ama bunu nasıl yapacaktı? Bir gün Şafak dayım kendini Sarıt’ın sokaklarına vurdu. “Köyümüzün biricik konuşan kuşu çalınmıştır. Papağanımızı her kim, nasıl çaldıysa öyle getirip yerine koysun.” Bir iki üç gün geçti ama dayımı tınlayan olmadı. Dördüncü gün: “Nasıl bulacağız bu kuşumuzu yeğenim?” diye sorarak benden yardım istedi Şafak dayım. “Ödül koyalım,” dedim.”    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi