Fevzi Günenç
BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ - 16
Yayınlanma:
Güncelleme:
BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ - 16
Bir daha sonraki günün akşamında gelenler, Şafak dayımı kahvenin önündeki bir kayaya oturmuş, kara kara düşünür buldular.
Kahvenin kapısı bir seksen yerde yatıyordu. Geceyi gündüze dönüştüren lüküs lambası yoktu. Masalar, sandalyeler paramparça edilmişti. Dayımın özene bezene yaptırdığı pencerenin cam kırıkları saçılmıştı her yana.
Ya kahvenin iki emekçisi Kamil ile Hüsmen? Onlar neredeydi? Dedemin öfkeyle kahvenin altını üstüne getirmesi üzerine korkup tüymüş müydüler? Hamey’in kamyonunun gelmesini bile beklememiş, kendilerini dağa taşa mı vurmuşlardı?
Köylüler süklüm büklüm evlerine döndüler. Her biri oyuncakları ellerinden alınmış çocuklarca keyifsizlerdi.
Harabeye dönmüş olan kahvesinden son ayrılan Şafak dayım oldu. Eve varınca yatağa vurdu kendini. Her acıyı, kederi yatıştıran tek şey uyumaktı. Bu kadarını öğretmişti artık ona yaşam.
Sabahleyin Fatma ninemin dürtmesiyle uyandı dayım. Yatağım onunkinin hemen yanında seriliydi. Onunla birlikte ben de uyandım.
Fatma ninem, dayıma fısıltıyla:
“Kalk hele Şafak…” diyordu. Ahırı cinler mi basmış, n’olmuş?”
Uykulu uykulu konuştu dayım:
“Ne cini ana! Cin de neymiş!”
“Ne bileyim oğlum. İnekleri sağmak için ahıra giriyordum. İçeriden iniltiler duydum. Korktum sana geldim. Bak hele neyin nesidir bu iniltiler?”
Dayım yaktığı gemici fenerini alıp ahıra gitti. Ben de peşindeyim.
Ninem:
“Sen geri dur hele yavrum,” dedi. “Cinler çarpmasın seni.”
“Ne cini nine?” dedim ben de dayım gibi. “Cin de neymiş.”
Gemici fenerinin ışığında görünen şuydu: Hayvan pisliklerinin üzerine uzanmış iki adam vardı. Elleri ayakları bağlıydı. İnleyip duruyorlardı. Anlamışsınızdır, dayımın kahvesinde çalışan Kamil ile Hüsmen’di bunlar.
Dayım, bağlı oldukları ipleri çözdü onların. Ellerinden tutup hayada çıkartı. Oradaki hayvanları sulamak için hazırlanan kovalardaki suları başlarından aşağı boca etti.
“Ne ediyorsun Şafak!” dedi ninem. “Sabahın ayazında donacaklar.”
“Bir şey olmaz. Katır gibi herif ikisi de. Mevsim yaz. Az sonra üstlerinde kurur giyitleri. Bunları inek pislikleri içinde kamyonuna almaz Hamey. Arınsınlar biraz.”
Böyle söyledikten sonra iki elemanını önüne katıp harman yerine götürdü dayım. Neyse ki Hamey’in Mülk’ten kalkan kamyonu daha yeni görünmüştü öteden.
Dayım iki elemanının ellerine birkaç lira sıkıştırdı. Yol paralarını da kamyoncuya peşin peşin ödedi. Hamey’in kamyonu bu iki çakma kahveciyi alarak kente doğru ıradı.
O günden sonra Sarıt’ta kahvenin lafı bile edilmedi.
BİTMEDİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.