Kazım Aldoğan

Kazım Aldoğan

Psikiyatrinin Odasından Çıkan Distopya; Zeno’nun Bilinci

Çağ kriz ve depresyon çağı, olur ya bir gün kendinizi depresyonda olduğunuzu hissettiniz ve bir psikiyatri kliniğine gittiniz. Doktorunuz size hemen biyografinizi yazmanızı istedi, ne yazardınız, hiç düşündünüz mü?

Zeno’nun dediği gibi; kendinizle ilgili hayaller kurup bunların sizi yönlendirmesine mi izin verirdiniz, yoksa önce sizi dünyadan soyutlayan, mavi gökyüzüne bakarken adeta bir kara bulut kümesi görmenize neden olan o ilaçları mı tercih ederdiniz?

İtalyan edebiyatının en önemli yazarlarından Italo Svevo’un muhteşem eseri Zeno’nun Bilinci kitabının kapağını açıp yirmi sayfa okuduktan sonra muhtemelen siz de benim gibi kendinize böyle bir soru yöneltirdiniz.

James Joyce, Franz Kafka, Marcel Proust gibi yazarlarla birlikte modern edebiyatın en önemli yazarı olan Italo Svevo, İtalyan edebiyatının dünyadaki egemen kanon döngüsünün gölgesinde kalması nedeniyle, muhtemelen hak ettiği ilgiyi görememiş.

Svevo adını, Freud’dan etkilenerek yazdığı Zeno’nun Bilinci kitabı Nazlı Birgen’in mükemmel tercümesiyle Zeplin yayınlarından çıktı. Türkiye’de bir tercüme kaosunun olduğunu bildiğim için, alırken oldukça endişeliydim ama tekrar edelim, Nazlı Birgen’in tercümesi mükemmel.

Psikiyatri S’nin ısrarı üzerine kaleme aldığı itiraflarında, Zeno Cosini bir iş insanı ve aynı zamanda nevrotik kişiliğinin bütün özelliklerini taşıyor. Zeno’nun Bilinci, modernitenin yabancılaştırdığı insanın bir distopyasıdır aslında

Zeno’nun bilincinden aktarılan romanda Italo Svevo, babasından kalan şirkette ticaretle uğraşırken, modern çağın ürettiği ‘’artı değer’’ insan tipolojisinin içinde bulur kendisini. İş yaşamındaki başarısızlığın nedenini o dünyaya ait olmadığına bağlar.

‘’Yüksek Ticaret Okulu’ndan mezun olmama rağmen, koca bir ticarethanenin her yönüyle doğru işleyişinin sorumluluğunu tek başıma üstlenmekte yine tereddüt ediyorum. Tüccarın hiçbir şeye ihtiyaç duymadığı doğru; öyle ya, kantar lazımsa kantarcıya, yasaları anlamazsa avukatı, hesap defterini tutması için muhasebeciyi görevlendirir. Fakat şirket muhasebesini işin henüz başında tamamen yabancı birinin eline bırakmak da zor geliyor doğrusu’’

İş yaşamında başarısız olan Svevo,Zeno’nun Bilinci’nin yayınlamasından dört yıl sonra (1928) trafik kazasında ölür ve arkasında bu muhteşem distopik eseri kalır. Svevo ayrıca 1900 yılında Freud’un ‘’Düşlerin Yorumu’’ adlı eserini de İtalyancaya çevirir.

Zeno Doktor S. tarafından psikanaliz seanslarına tutulur, doktorun önerisiyle Zeno yaşam öyküsünü bir defterde toplar. Fakat Zeno daha sonra seanslara katılmaz. Doktor S. Zeno’ya öfkelenir ve bu notları yayımlar. Kitabın sonunda Zeno da zaten bu psikanaliz seanslarının gereksizliğinden yakınır. Svevo’nun bu eserde Psikanalize yönelik bir eleştirisi yok aslında, O’nun yaşamında da psikanalizin önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz.

Svevo’nun bu eserdeki başarısı mükemmel bir bilinç okuma yeteneğinin olmasıdır. İnsan, hatalarının, egolarının ve hırslarının zaman zaman kurbanı olur. Bunlar Zeno’da fazlasıyla var. Svevo’nun marifeti Zeno metaforu ile bunlarla hesaplaşmak olacaktır.

‘’Öfkeyle arkamı döndüm. Henüz başlamadığım konuşmamı bölmeye cüret eden kimdi? Daha sakalları bile çıkmaya başlamamış toy, esmer ve beyaz tenli, bir delikanlı, tedirgin gözlerle Ada’ya bakmaktaydı. Tüm kalbimle benden yardım dilemesini umarak, ben de bakışlarımı ona çevirdim. Yalnızca bir hareketiyle o gencin üzerine atlayıp bu küstahlığının hesabını sormaya hazırdım. Hele bir de ısrar etseydi… Dizginlerimden boşanıp kaba kuvvete başvurmama izin verilmesi halinde, tüm sıkıntılarımdan bir anda kurtulabilirdim’’.(S.126)

Zeno’nun bilincinden ortaya dökülen bu kişilik sorunu, bir hastalık üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılsa da aslında, hayatın kendisinin de bir hastalık olduğunun vurgulanması belki de tekrar tekrar psikanalize başvurulması gereken bir konu olarak, eserin ayrıntılarında yer yer okuyucuyu  ‘’sokratik sorular’ ’la baş başa bırakıyor.

Madalyonun bir de ters tarafı var; Zeno’dan yansıyan insani hatalar, günahlar ve arzularla anlam bulan iç dünyamızın soyutlamalarından kurtulamamamızın nedeni nedir acaba? Eserde, Zeno sık sık bu bloklarla karşılaşır, fakat durmadan konuşur ve bir anlamda o içine düştüğü labirentte bir yol,bir çıkış arar.

Hayatın kendisi de bir labirent değil miydi? www.yenicizgihaber.com

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kazım Aldoğan Arşivi