Kazım Aldoğan
Modern Muhafazakârlık tarih mi oldu?
Modern Muhafazakârlık tarih mi oldu?
Cumhuriyetçi modernleşme projesi, Niyazi Berkes’in tanımladığı gibi, seküler-ulus-devlet ve kapitalist ekonomiye dayalı Çağdaş bir idealin kolektifidir. Sosyal bir mühendislik olan Cumhuriyetçi modernleşme projesinin, felsefi-siyasal eğiliminin tahayyül ettiği yeni değişme paradigması, ‘’muhafazakâr modernlik’’ olarak nitelendirilmiştir.
Batının salt biliminin veya tekniğinin alınması gerektiğini savunan, devleti ve Türklüğü kutsallaştıran, otoriter ve jakoben bu anlayış otoriter muhafazakarlık olarak ta adlandırılabilir. Millî devleti önceleyen bu gelenek, İslamcılıktan ayrılmakta; İslamdinini, Türk kültürü ve geleneğinin ayrılmaz bir bileşeni görmekle birlikte, onu toplumsal hayatın düzenlemesi için temel referans alan Durkheimci anlayışın devamıdır.
Türkiye’de Batılılaşma sürecinin, Cumhuriyet dönemiyle birlikte nihai olarak tamamlandığı, köklü siyasal ve kültürel dönüşümlerin hızla gerçekleştiği tezinin 1946-2023 yıllarında sonra akamete uğratıldığı, İslamcılık akımının sosyal ve kültürel alanda yeniden temel referans olarak alındığına dair tartışmalar, AKP’nin Erdoğan liderliğinde oluşturduğu ‘’otoriter-muhafazakârlık’’ bağlamında yeniden alevlendiğini söylemek mümkün.
Hem siyasal hem de toplumsal açıdan önemli değişikliklerin eşiği 1946 sonrasının gelişmeleridir. Bu dönemde hızlı bir toplumsal değişimin gözlemlendiği, siyasal liberalleşme ile birlikte muhafazakâr modernleşmeye sempatiyle yaklaşan bir grup (Adnan Menderes ve arkadaşları) iktidarın ortağı haline geldi.
1946 sonrası çok partili sistemle beraber, DP’nin öncüllük ettiği siyasal liberalleşme ile birlikte Tek Parti dönemi, Batılılaşma pratiğine yönelik eleştiriler de yoğunlaşmıştır. Geçmişintamamen silinemeyeceği, dinsiz toplum olamayacağı, Batı modernitesinin aslında bir mimesis olduğu, modernleşmenin ideal tek bir yolunun olmadığı ve her ülkenin kendi koşullarına bağlı olarak değişebileceği eleştirileri Cumhuriyete yapılan temeleleştiriler olmuştur.
1946 SONRASI VE SAĞ POPÜLİZM
Türkiye’de, din ve etnisite mühendisliği zemininde inşa edilen popülist merkezli siyaset, Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan geleneğine aittir. Bu dört siyasetçi, siyasi tarihimizin tipik Makyavellist ekolun baş aktörleridir.
İktidar için her yol ve yöntemin mubah gören bu dört lider, erken Cumhuriyet için yukarıda tanımladığımız ‘’muhafazakâr modernite’’ideolojisinin tartışılmasına neden olmuşlardır. ‘’Muhafazakâr modernite’’ düşüncesini,Siyasal İslam ile deyim yerindeyse zehirlediler. Menderes ile başlayan eğitim sisteminin tarikat ve cemaatler eliyle gericileştirilmesi ile birlikte, altmış yıllık süreçte Türkiye sosyolojisi ciddi değişime uğramış ve ‘’muhafazakâr modernite’’ ideolojisinin yerini ‘’dinsel radikal muhafazakârlık’’ ideolojisi almıştır.
‘’Dinsel radikal muhafazakâr’’ oluşumunun en önemli ve son mimarı ise, kuşkusuz Erdoğan’dır. Geçen haftaki yazımızda bu yeni duruma Erdoğanizm adını vermiştim.
Bir sonraki yazıda, modern Cumhuriyet’in karşında konumlanan Erdoğanizm rejimiyle mücadeleyi ve muhalefetin durumunu tartışacağız. www.yenicizgihaber.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.