Kazım Aldoğan
Düşman Siyaseti ve ‘Öteki’nin Rantı
Düşman Siyaseti ve ‘Öteki’nin Rantı
Ötekileştirme kavramı üzerine konuştuğumuz kadar, son yıllarda sanırım başka bir konu üzerinde konuşmadık. Son yirmi yılda siyasi gündemimizin ilk aparatı oldu.
Öteki kavramı, egeme/iktidar gücünün kendisini merkeze koyup, çevreye konumlandırdığı ‘madun’u bayağı ve hakir görmenin söylemidir. Emperyalist yayılmacılığın hâkim olduğu strüktürün ayrımcı dilidir.
Ötekileştirme kavramı, küresel emperyalizmin ve özellikle İngiliz edebiyatında bir metot olarak sıkça kullanılmıştır. Birçok romanın konusu olmuştur. Edward Said, Kültür ve Emperyalizm adlı kitabında roman türü ile Avrupa’nın geliştirdiği emperyalizm arasında ilişkiyi açıklarken, romanın emperyalist tavırları, referansları ve tecrübeleri şekillendirmekte çok önemli olduğunu belirtir. Bu çerçevede İngiliz edebiyatının öncü kahramanı Robinson Crusoe konumuzun iyi anlaşılması için elden bırakmayacağımız bir örnektir.
İngiltere’de roman türü Daniel Defoe’nin Robinson Crusoe’u ile başlar, onun kahramanı Crusoe yeni bir dünya kurucusudur.
1719 yılında yayınlanan roman, bir gemi kazasından sonra, ıssız bir adaya çıkan Robinson Crusoe’nun maceralarını üzerine kurgulanır. Crusoe bir kaza sonunda adaya çıkar ve yaptığı ilk iş, hayatının geri kalan kısmını o odada kalacakmış gibi gemiden kurtarabildiği bütün eşyaları adaya taşımak olur. Adada geçmesi beklenen çetin mücadelenin Crusoe’nin sahip olduğu eşyalar nedeniyle O’nun lehine dönmesi ile bir anlam bulur. Crusoe sahip olduğu olanaklar ile yeni bir koloni oluşturacak ve kendi hegemonyasını kuracaktır. Buradaki hegemonya, Crusoe figürünü temsilen İngiliz emperyalist gücü olacaktır. Romandaki kurgunun uzandığı ana fikir; İngiliz sömürgeciliğin askeri güç vasıtasıyla elde ettiği topraklarda kendi kültürel araçlarla devamlılığını ve varlığını korumaya çalışmasıdır.
Romanda konu edilen ilişkiler ağında, Robinson Cruose üreten, gücü yayan bir kahramandır. Merkez/çevre ilişkisi üzerinden post-kolonyal teorinin anlatımı olan Robinson Crusoe’da, merkez İngiltere, çevre ise İmparatorluğun sömürgeleştirdiği coğrafyalardır.(A.Ağır) Buradaki öteki, kolonize edilen madun ve zayıf olandır. Kolonyal güç ise medeniyeti ve aydınlanmayı temsil eden merkezdir. Silahla ve zorla elde edilmiş bir hegemonyanın kalıcı olması için her türlü araçlar kullanılacaktır.
Buraya kadar küresel ve emperyalist gücün devamı için kullanılan bir güç olarak anlatmaya çalıştığım ‘’öteki’’ kavramı tarihin ilerleyen dönemlerinde özellikle uluslaşma sürecinde ‘’kök ulus’’ sahiplerinin başvurduğu kullanışlı bir argüman oldu. Homojen ulus yapılarının adeta bir imdat valfi niteliğine büründü.
Öteki, en yalın ifadeyle bize ait ve bize benzer olmayan olarak tanımlanabilir. Sözcük anlamıyla ‘’ben’’ ve ‘’biz’’ den faklı olanı, dışarıda kalanı belirtmek için kullanılır.
Hiç şüphe yok ki, her toplum ve her birey kendi ötekisini yaratmaktadır. Tarihsel süreç içinde modern dönem ve sonrasında farklı anlamlar yüklenmiştir. Kimlik ve aidiyet algısı ile öteki kavramı günümüzde popülist tek adam liderliğinin en önemli politik malzemesidir.
Dünyada ‘öteki’ üzerinden yapılan ayrıştırmalar toplumların huzur ve barışını ciddi bir şekilde tehdit etmekte, siyasi üstünlük kurma uğruna çok kültürlü ülkelerde yurttaşlar arasında düşmanlaştırma algısına neden olmaktadır. Yabancı düşmanlığına, etnik ve dinsel ayrımcılığa zemin hazırlamaktadır.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; günümüzde ‘öteki’ üzerine kurgulanan siyasi rant politikası geniş kitleler tarafından kolayca satın alınmaktadır.
Öteki’nin siyasi rantı, bir arada kardeşçe yaşamayı engelleyen zehirli dildir. www.yenicizgihaber.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.