Ah Şu Bizim Akyollular: 3

Ah Şu Bizim Akyollular: 3   BAŞKARAKOL   Önceki bölümlerden birinde ise Akyol’un simgelerinden biri olan Başkarakol’dan söz edeceğimi söylemiştim. Şimdi bu konuya giriyorum. Başkarakul’u, çocukluk anılarımı içeren “Bana Çocuk Demeyin” adlı kitabımın “Sıypancak bölümünde anlatmıştım. Bölümün Başkarakolu anlatan satırlarını bir kez du burada sizlerle paylaşmak isterim. “…bir türlü doymazdım Sıypancak’ta kaymaya. Herkes annesinden dayak yememek için akşam karanlığı basmadan tüyüp giderdi. Ben o akıllılığı gösteremezdim galiba. Yine böyle doymazlığımın sonucu sıypancakta kendimi tek başıma buldum. Telaşlanıp hızla eve yollanmak istedim. Küçük adımlarımı büyüterek gidiyordum ama bizim sokağın girişindeki Kırkayak Bahçesi yok olmuştu. Onun yerine taştan bahçe duvarları olan bir yapı vardı. Kocaman kapısında yapının ne olduğu yazılıydı. Ama okuma bilmiyordum ki, buranın Gaziantep Lisesi olduğunu anlayayım. Biraz daha yürüdüm. Al sana, o güne dek görmediğim bir yapı daha. Sonradan buranın adının da Başkarakol olduğunu öğrenecektim. Çevrede sokağımızı soracak kimse de yoktu. Elimi siper yapıp karakolun pencere camından içeriye baktım. Bir bekçi ayakta duruyordu. Bir polis amca ortadaki masanın arkasında oturuyordu. Biri de masanın önünde... Konuşuyorlar, çay içiyorlardı. Masada oturan amca pencereden yana baktı. Beni gördü. Ayağa kalktı. Kapıya yöneldi. Bana doğru geliyordu galiba. Kaçsa mıydım acaba. En iyisi buydu ama bacaklarımı kıpırdatacak gücü kendimde bulamıyordum. Eyvah, şimdi yakalanacaktım. Belki kulağımdan tutup içeriye götürecekti beni polis amca beni.Belki karanlık odaya hapsedeceklerdi. Neyse ki polis amca öyle korktuğum gibi biri değilmiş. Kulağımı çekmedi. “Ne arıyorsun bu saatte buralarda küçüğüm?” diye sevecenlikle sordu. Kaybolduğumu. Sokağımızı bulamadığımı söyleyecektim ama dudaklarım kıpırdıyor, ağzımdan bir tek sözcük çıkmıyordu. Elimden tuttu, beni içeriye götürdü. Oradaki boş iskemlelerden birine oturttu. Bekçiye döndü. “Hamo, bu delikanlıya bir paşa çayı getir bakalım.” “Baş üstüne Komserim!” diye selam çakan bekçi odadan çıktı. Komisermiş bu güler yüzlü polis Amca. Komiser amca hepsinin amiri olmalıydı. Çünkü odadakiler kendisine hep saygılı davranıyordu. Az sonra paşa çayım geldi. Bardağıma şeker katan Komiser amca çayımı karıştırdı. Bir süre hiç birimiz konuşmadık. “Çayın soğumuştur, artık içebilirsin lo,” diye konuştu Bekçi. Korka bardağıma uzandım. Bardağı yarıladığımda sordu Komiser amca: “Nasıl heyecanın geçti mi biraz delikanlı?” Delikanlı mı? Delikanlı kim? Ben mi? Evet, bana söylüyordu. Bir arkadaşıyla konuşuyormuş gibi konuşuyordu benimle Komiser Amca. Adımı sordu, söyledim. Kimin nesi olduğumu sordu. Söyledim. Evimizi sordu “Evimiz Kırkayağın karşısındaki sokakta ama Kırkayak yerinde yok,” dedim. Gülüştüler. (…) “Tanıdığım en güzel Emniyet Müdürü, Karşıyaka’nın eski emniyet müdürüydü.. Edebiyat ikimizi birbirimize yakınlaştırmıştı. Sık sık ziyaretine giderdim. 12 Eylül kırkında elektriği oramıza buramıza bağlamışlardı, Şimdi ise cep telefonumu şarj etmek için kullanıyordum polisin elektriğini. Karşıyaka’nın Emniyet Müdürü o güzel insanın bende kalan en büyük anısı, Başkarakol’a duyduğu ilgiydi. Başkarakolun geçmişini öğrenince hayran kalan müdür, buranın güncellenmesi, yerine hiç değilse minyatür bir maket yapılması konusunda çok uğraş verdi ama yörenin Belediye Başkanı da büyükşehir Belediye Başkanı da oralı olmadılar. Yıkılıp yok edilen Başkarakolun yerine küstür bir otomobil maketi konuldu her ne hikmese. O güzelim Eski Başkarakolun görünümünü yazar olarak bilen bir Foto Mercek Halit Biçer kaldı bir ben kaldım. Bir de Sevgili Abdullah Çitçi vardı; ne yazık ki o ışıklar içinde uyuyor artık. Acaba bir gün duyarlı bir belediye başkanı çıkıp da, biz bir ayağı çukurdakilere: “Nasıl bir yerdi bu Başkarakolunuz? Anlatın da benzetmeye çalısın ressamımız, mimarımız,” der mi? “Ah Şu Bizim AKYOLLULAR” adlı kitabımdan.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Günenç Arşivi