ADALET ARAYIŞI

a2 Balıkların ayıklanmasını beklerken, balıkçı, diğerine, “bu akşam nereye çıkıyoruz?” diye sordu. Ben de söze girip, “balığa mı çıkıyorsunuz” dedim. Balıkçı, “Yok abi, ne diye saatlerce balık geldi gelecek diye bekleyelim, gece işine çıkacağız. Ne kadar çok götürürsen o kadar kıymetli ve itibarlı oluyorsun bu ülkede.” “Rasgele” deyip çıktım. Gündelik yaşama girdi. Bugün kim ne kadar çalmış, kimlerin dinleme kayıtları yayınlanacak… İş şirazesinden çıktı. Yeniden toparlanması zor görülüyor. Sınıflı toplum öncesi ve sonrası insana özgü değişmeyen bir şey var. Ayıplama ve utanma duygusu. Hukuk dışılık, yasal düzenlemelerle giderilebilir. Ama, utanma-ar duygusu yine insanın kendisiyle ilgilidir. Bazen, yapılan edilen sadece insanın kendisiyle ilgilidir,bazen  kendi vicdanı ve duyguları arasında kalır. Kimse de bilmeyebilir. İşte orada yine utanma-ar duygusu araya girer. O da ne yaptığınız, ne yapacağınız kendi hesaplaşmanızla ilgili. Yoksa, yasa-masa hak getire. Nitekim bugün olan da budur. İşte, bir toplumda utanma-ar ve insana özgü değerler yitirilmişse, orada hukukun gücü ve üstünlüğü önem kazanır. Peki o da kalmamışsa, işte sorun bugün de bu. Çünkü, utanma-ar  ve hukuk bir adalet duygusu yaratır. Adalet de, öznesi herkes olan hak ve özgürlüklerin en başında gelir. Bir toplumda en yaralayıcı en rencide edici olanı adaletin kaybolmasıdır. Çünkü, adalet gerçeğin de koruyucusudur. Ayrıca adalet ve gerçek demokrasinin ve barışın da olmazsa olmazıdır. 17 Aralık sonrası olup bitenlere bakınca zaten yerle bir olmuş adaletin dibe vurduğu görülür. Bu durumda; Özel Yetkili Mahkemelerin, Terörle Mücadele Yasası ile on binlerce insanın sadece muhalif oluşlarından ötürü özgürlüklerinden yoksun bırakılmış olmaları, olağanüstü yargılamalar ve meşruiyetini yitirmiş mahkeme kararlarıyla insanların hala içerde kalması nasıl açıklanır? Adli ve tıbbi kurumlar yerine, siyasi kurumlara dönüşmüş Adli Tıp Kurumlarının ölümcül durumlarda verdiği “yatamaz” raporlarına karşın, ağır hasta mahpusların, “toplumsal güvenlik” gerekçesiyle tahliye edilmemeleri nasıl açıklanır? Toplumun haberleşme özgürlüğüne sansür getirilmesi, yargının yürütmenin iradesine bağlı kılınması, ülkenin istihbarat devletine dönüştürülmek istenmesi, kısacası hızla bir otoriterleşmeye gidilmesi, korku ve güvensizlik yaratılması nasıl açıklanır? Görüldüğü gibi açıklanıyor. Hem de yüksek sesle, bağırıp çağırınca söylenen sözün gücü ve doğruluğu üstün kılıyormuş gibi. Yine birileri gece sokakta işbaşındaymış. Demir testereyle kepenkleri kesmeye çalışırlarken, merakla biri ne yaptıklarını sorunca, keman çalıyoruz, demişler. Eee, sesi çıkmıyor, deyince de, onun sesi yarın sabah çıkar, demişler. Bakalım bu sabah kimin keman konçertosunu dinleyeceğiz. Biz yine adalet arayışımızı sürdürelim. Dağın ardında olabilir. Ayrıca işbaşındakiler giderse, yerine ne gelir, gibi seçeneksizlik algısı da doğru değil. İnsanın, mücadelenin ve umudun olduğu her yerde, her zaman seçenek vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akın Birdal Arşivi