Barış muhatabını arıyor

Yıl 2006, bölge il ve ilçe belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri Ankara’ya gelir. Barış dilekçesi getirmişlerdi. Muhatap TBMM olacaktı. Meclis Başkanı ya da vekili, yok denilerek, Meclis’e alınmamışlardı. Kürt halkının temsilcileri, muhatabı bulunmayan Meclis’te muhataplarını bulabilmek umuduyla, kendilerinin, halkın iradesinin Meclis’te olmasını kararlaştırıp, geri dönmüşlerdi. 2007 yılında “Bin Umut Adayları” olarak seçime katılıp 23 milletvekili ile Meclise girerler. Dört yıl Mecliste muhatabını arayarak geçer. Her türlü çaba gösterilir. Barış için yasa teklifleri, Meclis Araştırma Komisyonlarının oluşturulması istenilir, gündem dışı konuşmalar yapılır, soru önergeleri verilir. Ne yazık ki yine bir karşılığı olmaz. 2011’de bir vekilin kazanımı gasp edilerek, 35 vekil ile girilir. Yine kar etmez. 2015 yılında, bu kez Türkiye halklarının farklı kimlik, kültür ve inançların bileşkesi olarak 80 milletvekili ile Meclis’e girilir. Sorunun demokratik, barışçıl çözümü için güçlü bir irade ile, Meclis’te temsil olanağı bulunur. Ne var ki, 6 milyonu aşkın ve yaklaşık 15 milyona dayalı bu temsiliyette muhatabını bulamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin o geleneksel, tekçi, ayrımcı, otoriter geleneği yine kendini gösterir ve “yapılacaksa biz yaparız, çözülecekse biz çözeriz” anlayışı ve dayatılması ile karşı karşıya kalınır. “HDP’nin karşılığı yok” denir. Başta yaşam hakkı olmak üzere, temel hak ve özgürlükler “kamu düzeni” gerekçesi ile ağır saldırıya uğrar. Barışçıl toplantılar yasaklanır, sendikalar basılır, basın ve iletişime “erişim engeli” getirilir. Yokluk, yoksulluk ve iş cinayetleri geri plana itilir, yeniden infazlar gündeme taşınır. 2009’da elde edilen yerel seçim sonuçları ve kazanımları üzerine gözaltı ve tutuklama furyası yeniden başlatılır. Şiddet, çatışma ve savaşın acı sonuçlarından ve cenazelerden yeniden medet umulur. Yaklaşık 2,5 yıldır süren çatışmasızlık sona erdirilip, demokratik çözüm ve barış için yaratılmış fırsatlar heba edilmeye kalkışılır. Tecrit ile gerilim tırmandırılır. Ortadoğu ve Batı’da Türkiye’nin yalnızlığa sürüklenmesi dibe vurur. Silah alımlarında ilk on ülke arasında yer alır. Başta barışın, adaletin, özgürlüklerin ve demokrasinin inşası ve güvenliği için var olan ya da olması gereken Meclis’in bu süreçteki rolü nedir? Daha dün görüldü nasıl bir rol üstlendiği. Toplumun beklentilerine ve özlemlerine karşılık vermek yerine bir savaş cephesinin “milliyetçi” histerilerinin kabarışına tanık olundu. Senaryo açık. Onların yaşadıklarına, barikatlarına karşın halkların Meclis’teki temsil gücü hazmedilememiştir. Murad ettikleri çoğunluk sağlanamamış ve başkanlık hevesleri içlerinde kalmıştır. Şimdi niyetleri ya birlikte ya da MHP destekli bir savaş hükümeti oluşturarak ülkeyi yeniden bir seçime götürmek. Çatışmalı ve kaotik bir ortamda halkların temsil gücünün önünü kesmek. Olur mu? Görülecek. Dün, halklar Türkiye’nin başkanlık sistemine geçişine izin vermedi. Şimdi de çoğulculuğu reddeden bir demokrasi oyununa izin vermeyecek. Anlaşılan barışın muhatabını, Meclis içinde ve dışında yaratacak olan, yine halkların birleşik gücü ve kararlılığı olacaktır. Einstein’ın sözünü bir kez daha anımsayalım, “aynı şeyleri defalarca yapıp her seferinde farklı sonuçlar beklemekten kurtulmanın zamanı gelmedi mi?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akın Birdal Arşivi