Ali Ersönmez
Uluslararası Anadili Günü
Yayınlanma:
Güncelleme:
Anadili, aileden, çevreden, içinde bulunulan toplumdan belirli bilinçli bir öğrenim evresi olmaksızın edinilen dil olup, insani toplumsal var oluşumuzun ayrılmaz bir parçasıdır. İçine doğulan bir yuvadır. İnsanlar daha sonra yeni diller de öğrenir ama içine doğulan ilk dilin yeri başkadır. Birey kendimizi, toplumu, dünyayı onun simgeleri, sembolleriyle anlamlandırır. Dolayısı ile anadili, herhangi bir kişinin geçmişinden geleceğine geçen anlamdır. Eleştirel düşüncenin geliştirilmesi açısından da anadili önemlidir. Bilgi dağarcığı anadilinde somutlaşmakta, kavram gelişimi bu temelde oluşmaktadır. Kişiliğin gelişimi anlatım olanağının zenginleşmesi gibi yetiler de anadiliyle yakından ilintilidir.
Anadilleri bireyler açısından olduğu kadar toplumlar açısından da önem taşır. İnsanlık ailesinin kültürel zenginliği, anadilleri aracılığıyla sonraki kuşaklara aktarılır. Her dil, o dili konuşan toplumun tarihinin ve kültürünün de taşıyıcısıdır. Bu nedenle bir dilin korunmaması, yok olması aynı zamanda, insanlığın ortak geçmişinin ve kültürel mirasının bir halkasının kaybolması; bir evrenin yok olması anlamına da gelmektedir.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu-UNESCO’nun yayınladığı Dünya Dilleri Atlası’na göre dünyada konuşulan 6000 dilin yarısı yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Bu açıdan, UNESCO Genel Kurulunun 1999 yılında aldığı kararla 21 Şubat gününün Uluslararası Anadili Günü olarak kutlanması çok yerinde ve anlamlıdır. UNESCO’nun anadili ile ilgili uluslararası bir gün belirleme kararının ardında yatan temel etken, anadilinin önemine dikkat çekmek; dünya üzerindeki kültürel-dilsel çeşitliliğin, tüm insanlığın korumakla yükümlü olduğu ortak zenginliği olduğuna işaret etmektir.
Diller kimi zaman hayatın olağan akışının etkisiyle ortadan kalkabilmektedir ama bu olağan sürecin yanı sıra dillerin yol olmasına yol açan pek çok olumsuz etken bulunmaktadır. Yerli halkların doğal yaşam alanını tahrip eden sömürgecilik ya da daha sonraki yıllarda ulus-devlet politikalarının tek dilliliği dayatması bu tür olumsuz etkenlerdendir. Yasakçı politikaların, günümüzde dillerin yaşaması, korunması ve yaşaması önündeki en büyük engellerden birisi olduğu bilinmektedir.
Ülkemizde de farklı anadilleri üzerinde tarih boyunca baskı politikası uygulanmıştır. Diller kimi zaman inkar edilmiş, kimi zaman yok sayılmış ama her dönem dillerin önüne yasal engeller konulmuştur. Elliye yakın dilin konuşulduğu belirtilen ülkemizde, bu durumun kültürel zenginliğimiz olarak görülmesi; korunması ve geliştirilmesi için çaba harcanması gerekirken, tehlike olarak değerlendirilmesi ve yasaklarla, engellemelerle unutturulmaya çalışılması, üzüntü vericidir.
Anadili ile ilgili yasakların, birey ve toplum açısından en acı olanı ise anadilinde eğitimin yasaklanmasıdır. Anadiline eğitimde yer verilmemesi, eğitime erişim hakkının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca bugün ülkemizde çok durulan kız çocuklarının okullaşması ve okul terklerinin önüne geçilmesi açısından eğitimde anadiline yer verilmesi gerekmektedir. UNESCO tarafından gerçekleştirilen araştırmalar, eğitimin anadiliyle başladığı ve ağırlıklı olarak anadiliyle sürdürüldüğü durumlarda hem kız çocuklarının okullaşma oranının arttığını hem de okul terklerinin düştüğünü göstermektedir. Ülkemizde yapılan benzer araştırmalar da aynı sonuçlara ulaşmıştır. Türkiye, 2013 yılına kadar hem ilköğretimde okullaşma oranını %100’e çıkarmayı, hem okul terklerini ortadan kaldırmayı hem de kız çocuklarının okullaşmasını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu tür hedeflere ulaşmak için eğitimde anadiline yer verilmesi gerekiyor. Buna karşın resmi merciler, eğitimde anadiline yer verme konusunu gündemlerine almayı bile düşünmüyorlar. Eğitim hakkıyla, çocuğun yararıyla çelişen bu tutum, siyasi kaygılara dayandırılmaktadır.
Bu siyasi kaygıların da yersiz olduğu açıktır. Çünkü, bir ülkedeki gerçek toplumsal bütünlük ve birlik hakları ihlal eden yasaklarla değil, farklılıkların kabul edilmesi ve bu farklılıklar arasında bir ahenk yaratılmasıyla sağlanabilir. Görmezden gelmeyle, inkarla, hak ihlaliyle değil. Toplumu oluşturan farklı kesimlerin kendi dilleri ve kültürleriyle toplusal bütünlüğe dahil olmaları çok daha birleştiricidir.
Çeşitlilik içinde birliğin ve uyumun sağlanacağı, dillerden korkulmayacağı günler dileğiyle 21 Şubat Uluslar Arası Anadili Günü kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.