Eğitimde Muhafazakârlaşmanın yeni adı

  Eğitimdeki çarpıcı gelişmelerden biride İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünün “kız-erkek okullarının ayrılması” önerisidir. Bu öneri her şeyden önce aslında AKP’nin eğitimi muhafazakârlaştırma gerçeğini ortaya koymaktadır. Ayrıca bunun için öne sürülen gerekçe de son derece manidardır ve İzmir’de yaşayan yurttaşların bir kısmını ötekileştirmeye hizmet eder niteliktedir. Bu öneri 18. Milli Eğitim Şurası kapsamında gerçekleştirilen Ege Bölge Çalıştayı’nda gündeme getirilmiştir. Oysa çalıştaylar o bölgenin eğitimin sorunlarının açığa çıkarıldığı ve uzun vadeli planlamaların yapıldığı geniş çalışmalardır.  İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Çalıştaya sunduğu raporda kız ve erkek okullarının belirli bölgelerde ayrı ayrı kurulması önerisi dile getirilmiştir. Önerinin basına yansımasının ardından açıklama yapma gereği duyan İl Milli Eğitim Müdürlüğü, “kente göçle gelenler”in kültürel nedenlerden dolayı kız çocuklarını okula göndermediklerini ve ayrı okul önerisinin bu kız çocuklarının okullaşması önündeki bu engelin aşılmasında etkili olabileceğini dile getirmiştir. Kız ve erkek okullarının ayrılması konusu, zaman zaman okullarda artan cinsel istismar olaylarına karşı önlem olarak dile getirilmektedir. Gerek İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünün dile getirdiği “kente göçle gelenlerin kültürlerinden kaynaklı engeller” gerekçesi gerekse de okullarda artan şiddet ile cinsel istismar olaylarının azaltılması gerekçesi, kız ve erkek okullarının ayrılması önerisin haklı çıkarmaya yetmemektedir. Her şeyden önce “kültürel nedenlerden dolayı kız çocuklarının karma okullara gönderilmediği” iddiası, somut verilerle desteklenmediği sürece kente göçle gelen yurttaşların ötekileştirilmesine ve damgalanmalarına hizmet etmekten başka anlam taşımaz. “Kente göçle gelenler”in ne kadarı kız çocuklarını okula göndermemektedir ve bunların da ne kadarı “kültürel nedenlere” dayanmaktadır ki, İzmir İl Milli Eğitim Müdürü buna dayanarak kız-erkek okullarının ayrılması önerisi yapabilmektedir. Buna verilebilecek somut, olgusal bir yanıt yoktur. Peki, öyleyse söz konusu öneriyi nasıl yorumlayabiliriz? Mevcut iktidar döneminde Milli Eğitim bürokrasindeki kadrolaşmayı ve bu kadrolaşmaya hâkim olan dünya görüşünü göz önüne aldığımızda bu önerinin kadın-erkek mekânlarının ve uğraşılarının ayrılması doğrultusundaki muhafazakâr dünya görüşünün, ilköğretime kadar indirilmesiyle ilgili olduğu düşünülebilir. Bu gerçeği örtmek için öne sürülen “kente göçle gelenlerin kültürleri” gerekçesi de ülkemizde giderek artmakta olan ötekileştirmenin başka bir örneği olmuştur. İllerdeki Milli Eğitim Şuralarına ve İzmir’deki 18. Milli Eğitim Şurası için çağrılan katılımcılar arasında Eğitim Sen temsilcilerimizin bulunmaması bir tesadüf değildir. Eğitimdeki bu tarz gerici muhafazakâr yaklaşımlar karşı “demokratik, laik, bilimsel ve kamusal eğitim” mücadelemiz sürecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ersönmez Arşivi