Arif Nacaroğlu

Arif Nacaroğlu

Şeftali

Alman misafirimle sağa sola bakınarak hem laflıyor hem yokuş aşağı yürüyoruz Gaziantep sokaklarında. Türkiye’ye ilk gelişi. Türkçesi, Almanya’da Türk kahvelerinde öğrendiği birkaç küfür dışında, sıfır. Almanya’daki Türk kahvehane ahalisinin her cümlenin sonuna “telgraf stop’u”  gibi eklediği ve onca küfre rağmen herkesin gülmeye, eğlenmeye devam ettiği  sinkaflı küfürleri de eğlenceli bir şey sanıyor. “Oğlum” diyorum, “Sen Almansın. Biz bize istediğimiz küfrü ederiz ama sen edersen döverler.” Hava sıcak. Geçen hafta Frankfurt’ta katıldığı, Avrupa ile Atlantik ötesi (ABD ve Kanada) ülkeler arasında Avrupa Halkı aleyhine yapılacak olan ticaret anlaşmasını protesto yürüyüşünü anlatıyor. Gösteride en az 500 bin kişinin yürüdüğünü, sivil oluşumun düzenlediği mitinge sol ve sosyal demokrat partilerin büyük destek verdiğini, gösteriye kiliselerin de katıldığını, polisin mitingi sabote etmek isteyen Neonazileri gözaltına alışını, Merkel ve diğer iktidar sahiplerini eleştiren afiş ve resimlerin özgürce taşındığını, polisin mitingin güvenliği için aldığı önlemleri anlatıyor. Kentin bütün sokakları yürüyüşçülerin güvenliği için trafiğe kapatılmış. İzleyenler kenardan alkışla destek veriyor. “Ne olmuş yani. Bizde de böyle oluyor mitingler” desem inanmayacak, biliyorum. Yaya geçidine adımımızı atar atmaz üzerimize saldıran minibüsten canımızı zor kurtararak Suriyeli çocuktan 1 liraya aldığımız kağıt mendil ile birlikte yürümeye ve laflamaya devam ediyoruz. “Biz” diyorum, “En az altı, yedi yüz bin Suriyeliyi şehrimizde misafir etmeye çalışıyoruz. Biz ne yiyemiyorsak  onlar da aynısını yiyemiyor. Suriyeli çocuk da, Türkiyeli çocuk da kağıt mendil satıyor. Bizim zengin de, Suriyeli zengin de ciple dolaşıyor. Vur patlasın, çal oynasın” Tam heyecanlanmış, savunmaya geçmiş, insanımızı savunurken bir apartman duvarına yazılmış sloganı gösteriyor. “Ya Türksün, ya p.ç” “Bu ne demek?  ‘Ya’ dediği bizim Almancadaki Ja’mı?” sorusuna ne cevap vereceğimi bilemiyorum. “Saçmalama” diyorum. “O bir şey demek değil. Öylesine yazmışlar.” “Hadi, hadi”, diyor. Ya’yı ve Türk’ü anladım da p.ç ne? “Şeftali” diyorum. “İngilizcesinin Türkçe yazılışı.” “Ha” diyor “Pfirsich. Ama Türkler şeftali sevmiyor mu?”. Kahve türü bir stop çekiyorum. “Pfirsich, pfirsich” diye gülüyor.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arif Nacaroğlu Arşivi