Kantarın Ayarını Bozmayın!..

Kantarın Ayarını Bozmayın!..

Yaşadığımız ülkenin bahtı mıdır, yoksa gerçekten olması gerekenleri mi yaşıyoruz bilemedim. Son yıllarda özellikle son 2 yıl içerisinde müthiş bir kaçış var… Bu kaçış öyle geçici bir kaçış değil, tamamen köklü bir kaçış. Çünkü ülkeden kaçanlar bu toprakların geleceği dediğimiz 16-25 yaş arası gençleri kapsıyor.

Peki bu kaçışlar nasıl oluyor, niçin oluyor?

Önce niçin olduğu üzerinde duralım. Belli ki ülke şartları gençlerin isteklerini karşılayamamakta.

Gençler ümitsiz, kaygılı, heyecansız, sosyallikten ve bilimden korkar hale gelmişler. Aralıksız 20 yıl eğitim görüp mesleklerini icra edememeleri, ailelerine karşı olan mahcubiyetleri, lisans yıllarında kendilerine uygun gördükleri ideolojilerin artık onlar bir şey ifade etmediği düşüncesi kaçışların temelini oluşturan önemli noktalardır.

Nasıl kaçtıkları konusu ise tam anlamıyla filmlere konu olacak aksiyonda. Zengin ailelerin çocuklarının kaçma gibi bir derdi yok. Zaten istedikleri zaman istedikleri ülkeye gidip hem eğitim, hem gezi hatta isterlerse vatandaşlık bile alma imkanları var. Beni ilgilendiren bu topraklarda ezansız semtlerin çocuklarının her birinin ayrı bir hikaye konusu olacak kaçışlarıdır.

Merdiven altı şebekeciler, binlerce Euro karşılığında bu gençleri sınırdan geçirip, ceplerini doldururken, bu gençlerin kaçışlarına müsaade eden anlayışın bu durum karşısında üç maymunu oynuyor olması dehşet verici. Bu çocuklar sınır ötesinde yakalanmamak için yüzlerce km yol yürüyor, ölmeyi göze alıp derin sulara kendilerini atıyor, aileleri ise bekliyor ki sağ salim evladları Avrupaya kendini atsın, ve orada kazanacaklar para ile kendilerine bir umut olsun. Çok ilginçtir ki bu gariban aileler 6-7 bin EURO borç edip gencecik çocuklarını gurbete gönderip, sonra o borcu ödemek için faizle kredi çekip hem şebekecileri hem de bankaları daha da iştahlandırırken, kendisi vatanında, evladı ise gurbette parya olmaya devam ediyor.

Bu kaçışların yerini ise mülteci gençler dolduruyor. Ucuz işçilik ile insan emeğini yok sayan zihniyet ne yazık ki, "mülteciler sayesinde ekonomimiz ucuz işçilikle büyüyor" ifadesini kullanan zihniyettir. Çok açık söylemek gerekir ki, ülkenin fabrika ayarları ile demografik yapıları ile ciddi şekilde oynanıyor. Buna birileri dur demez ise giden gençler geri gelmeyecek, gelen mülteciler kendilerini bu toprakların sahibi ilan edecekler.

Buradan anlaşılan şu ki, gelen mülteciler sigortasız ve ucuza çalışıyor, bu da işverenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Kendi gençlerine ise istediği hayat şartlarını sağlayamayan yönetim, onların kaçışlarına göz yumuyor, bırakın gitsinler, ne halleri varsa görsünler modunda..

Bu kaçış furyası  bir kaç yıl daha devam ederse ülkede genç kalmayacak, çırak kalmayacak, usta kalmayacaktır. Bunun farkında olanların hayali maalesef Türkiye değil, yıllardır gavur diye nitelediğimiz Avrupa oldu. Bunun sorumlularına gelince herhalde şu tespit yerinde olur;

İktidara gelirken, "Öyle bir sistem kuracağız ki, bizden sonra kim gelirse gelsin bu ülkenin dirliğini bozamayacak" diyenler, şimdi ülkenin içinde bulunduğu duruma istinaden "biz gidersek siz mahvolursunuz" deyip işin içinden çıkmaya çalışıyor.

Evet, birileri gidecek, birileri gelecek ama  önemli olan gelen ya da giden değil, bu ülkenin kaybettiği değerdir. Bu gençlere deveyi gütme hakkı vermeyip, üstüne bir de bu diyardan git derseniz, işte o zaman hangi sistem gelirse gelsin bu ülkeye dirlik gelmez. Bir gün birileri de çıkar siz terk edin bu ülkeyi der.

Yani ayarını bozduğunuz kantar, bir gün gelir sizi de tartar!..  www.yenicizgihaber.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doğan Atmaca Arşivi