Uyuyoruz!!..

Uyuyoruz!!..

DOĞAN ATMACA

Tarih hatalardan ibaret olsa idi, tekerrür eder miydi? Bu çıkmaza cevap bulalım. Meşrutiyetin ilanı idi. İlk anayasamız olan Kanun-i Esas-i ile birlikte Osmanlı topraklarında bir iklim değişikliği havası söz konusuydu. Ancak anayasada topluma vaad edilen özgürlük ile uygulamalar arasında tutarlı bir politika yürütülemedi. Nedenine gelince; Anayasaya eklenen "Egemenlik kayıtsız şartsız Osmanlı ailesinindir" maddesi tüm özgürlüklere ket vurmuş, o dönem adı ile "İstibdad Dönemi"nin belki de en önemli yansıması olmuştur.

Bu kanunun arkasına sığınanlar başı buyruk şekilde, denetimden uzak, Cümle-Osmanlı halkına zulmederken, Sultan Abdülhamid bunlara kayıtsız kalmamış olsa idi, halkın birlik bütünlüğüne kim zarar verebilirdi. Padişahın adına yapılan usulsüz uygulamalar, yanlış istihbaratlar ile ülke aydınlarının sürgün edilmesi, dinin halk üzerindeki etkisini iyi bilen yobazların ahlaki değerler üzerinden toplumda ikilik çıkarması, eğitim müfredatının tekelleşmesi, adil yargılamaların olmaması, rüşvet ve iltimas ile suçluların serbest olup, yerlerine kurbanlar seçilmesi, dış politikadaki istikrarsızlık, tutarsızlık ve daha bir çok nedenler… Tüm bunların temelinde ilk yazımda belirttiğim Liyakat mı Sadakat mı, eksenine uyum sağlanmamış olması da Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesine vesile olmuştur.

Gelelim yeni Kanun-i Esas-i'miz olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne. Ne kadar heyecan verici, ne kadar da özgürlükçü ne kadar demokrat bir sistem olduğunu anlatarak bu sisteme geçenlerin ve bu sistemi kendi çıkarlarına göre devam ettirenlerin, bugünki idarecilerin vahim aidiyetlerine.. Ne diyorlardı: "Türkiye uçacak, Türkiye büyüyecek, Türkiye şahlanacak, Millet iradesi demokrasi ile taçlanacak." Tüm bunların bir masal olmadığına inanmak neredeyse imkânsız. Meşrutiyet döneminde yaşananların benzerinin yaşanıyor olması ne garip.

Cumhurbaşkanının, Abdülhamid nezdinde değerlendirilmesi," Seni Abdülhamid'in yalnızlığına bırakmayacağız" sloganları bize felaketlerin baş göstereceğini anımsatıyor.

Abdülhamid'i anlamadan, Abdülhamid olmaya kalkmak toplumu uçuruma götürür. Bunu Mısırlı siyasetçi-alim Hasan El-Benna'nın şu tahlili ile gediğine oturtalım: "uçurumun kenarındasınız ve etrafta çit yok, güvenlik yok. Bir başınasınız; işte bu size bir özgürlük olarak atfedilemez. Sizi bir başına çitlerin olmadığı yani sınırlarınızın belli olmadığı bir yola özgürmüş gibi bırakmak sizi intihara götürür". 

Abdülhamid, yanlış politikalarını doğruymuş gibi savunmadı, ancak bir devlet adamının tecrübesi bir sonraki devlet adamlarına olumlu ya da olumsuz etkide bulunur. Aynı hatalara Mustafa Kemal neden düşmedi derseniz, işte burada sadece Mustafa Kemal'i anlamak ta yetmez. Dünyayı tanıma, teknolojiyi yakından takip ediyor olma, toplumun dinamitlerini kışkırtmadan siyaset yapabilme özelliğine de sahip olmalısınız. Aksi halde Kanun-i Esas-i'nin sonuçları ne ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin akıbeti benzer olur.

Kanun-i Esas-i'nin sonuçlarını yaşamak istemiyoruz. Eskinin kabuk tutmuş yaralarını kaşımak, kanayan yaraya tuz basarak, manipüle söylemlerle ikilik çıkarmak Meşrutiyetten kalan mirastı. Biz bu mirası reddediyoruz. Vizyonu olmayan anayasalarla toplumu uyutmaya çalışanlar millet iradesinin gazabına uğramaktan kendini alıkoyamaz.

Çünkü şahsi iradeyi millet iradesi ile bağdaştırmak, bizim genlerimizin tasavvuru değildir. Ve yine hasbelkader "Bir çocuk uyuyorsa, büyüyordur; ancak bir millet uyuyorsa, ölüyordur." Milletin devamlılığına da uyuyan çocuk değil, uyanık millet yön verir.  www.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doğan Atmaca Arşivi